3
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
999
Okunma

Erzurum Ovası’nın orta yerindeydi saz
Katar katar gelirdi leylek, ördek, turna, kaz
İki yüz çeşit kuş ağırlardı, bahar ve yaz
‘Kuş senfonisiydi’ yerdeki gökteki avaz
Firuz Bey, Tivnik, Karaz, Ağaver’di, köprüsü
Köprülere bağlıydı yirmi köyün öyküsü
Göl suyu yükseldi mi geçit vermez köprüler
Denir elbet, ey sazlık, sensin ömür törpüsü
Dört yanı doluydu kuş yumurtası kuş tüyü
Baharı, yazı, pek güzeldi, sanki bir büyü!
Saz dalında şarkı söylerdi sazın bülbülü
Hem yerlisi hem yabancısı övdü bu gölü
Erzurumlu cilden dokudu zembille sele
Bak! Selem dolu sazlık yumurtası, gel hele
Tavuğu nedecen, kaz yumurtası yesene!
Al beyim, al! Fırsattır, verme sepeti ele
Cil; halı yastıkta, duvarda, damda, tavanda
Her yerde; semerde, neyde, kalemde, kavalda
Gör! Köylü, manda sürüsünü saza salanda
Ne hoş olur; bin camış, sazda kanal yaranda
İnce cilden mamul; rapata, seccade, hasır
Hasırsız olur mu ev, olsa da adı kasır
Yaktı kalın cilini: dükkân, hamam, fırın, ev
Gelip geçti azizim, nice böyle bin asır
Ellili yıllardaydı… girdik sazın kanına
Sönüp gitti gölü, değdi mi acep karına
Yazık ettik yazık, şu Erzurum’un sazına
Gitti kuş, gitti seda, kaldık motor cazına
M.Talât Uzunyaylalı
5.0
100% (5)