16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1606
Okunma
(Sizi dağ rengine bulanmış bir çocuk gördü)
Elinizde bulut mavisi uçurtması
Ve gözleri kan bürümüş umut
Söyleniyordunuz...
(Dehşet diye geçirdik biz bunu)
Acılar bütün kentleri kuşatırken
Nasıl tutulurdu mevsimin nabzı
Hey her şeye kucak açan mayıs
Kocaman ağzımla bağırıyorum
—Sevda tılsımını yitirmiş
Kar altında yanan bir ateş gibi
Kara, borana bile türküsünü dinleten
Martla yatıyor hala…
Sizi dağ rengine bulanmış bir çocuk gördü
Her silkinişte
Yeni döllenen bir tohuma, aralar gibi gözükseniz de kapınızı
Dağa yaslanmış bir nehir gibiydiniz aslında
Debeleniyordunuz kara bir düşle
Takati yok bir tan ağartısı
Düşünün
Koluna geceyi asmış
Fors atıyor günün içinde kara katran
Yazık! Ne güneşe aldırıyor, nede sevince
—Kahpe…
Boşboğaz geçen gecenin ardından
Ağır, ağır uyanıyor sabah
Ilıman bir sövgüyle gitmez kör cesaret
Hey dağlarımın eteklerindeki öfke
Kusuyor bak seni hayat
İllet bir ısrar olsan iyidir ölüme
Daha kancık bir şey sana susayan
Yadırgamak benden geçti
Göreyim benden sonra kalanı yeter
Hayata benzeyen yüzüyle
Uzun uykulardan gelir düş
Açar alnı dik bir umut
Orada
Dağ rengine bulanmış çocuklara bakar…
Güne yel değiyor böyle zamanlar
Savruluyor zulüm, savruluyor kara katran
Bir dal gibi uzanıyor şafak
Günüme günlerine uzanıyor…
(Bilseniz nasıl bir şey oluyorum
Söylendikçe buna siz… )
Önce
Eteklerine yapışıyor bahar
Sonra
Umuda bulanmış ağzının dolusuyla
İpek gibi dokunuyor mayıs…
(Sizi dağ rengine bulanmış bir çocuk gördü en son…)
Temmuz 2008 Erdoğan Ateş