14
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
1769
Okunma

Uzaklar bu denli uzak olmamalıydı...
Solgun sonbaharda düştü toprağa
Kırıldı dalları ayaz kokan bir havada
Hırçın esiyordu rüzgâr sakallarını
yontarcasına
Devrildi bir çınar
Soluksuz savruldu yaprakları
Sonsuzluk topraklarına
Kar taneleri düşerken ak saçlarına
Daha vefalıydı evlatlarından kırçıl pardösüsü
Kırk yıl ısıtmıştı sırtını eskimeden
Bir kez olsun off demeden
Birde boz renkli atkısı vardı
Bronza yakın tenini saran
Onunla birlikte emekliye ayrılan.
Kah can derdinde
Kah ekmek derdinde kapıştı hayatla
İlk kez yenik düşmüştü kendisiyle olan
kavgasında
Hak’ka teslimim diyerek Azrail’e
Sigaradan mı çileden mi dumanlıydı gözleri
Kalbi güzel olsa da korkardım, bıçak gibi kesiciydi sözleri..
Hiç gülmeyen asık yüzü, iki dağ gibi çatıktı kaşları
Şefkati bile mağrur du dökülürken ellerinden
ama merhametsiz de değildi.
Kendisi gibi...
Akşam eve dönüş saatleri de belirsizdi
Eve gelse de önce bir fırtına gibi eserdi.
Sevgi ve sevgisizliği bir birine katardı.
İçimde endişenin yanı sıra buruk bir sevinçle beklerdim eşikte
İsmi nazlı olan bebeğimi sallardım
Onun yaptığı tahta beşikte.
Aklımda çocukça korkularım
Ve
Belki de hiç gelmezse kurgusu ile
kendimce
Bir dağ devrildi hazin bir sonbahar da
Aylardan Kasım da göçmeyi uygun görmüştü
İsmi Ali olsada
Şimdi her sarı yaprakta sararır ellerim
Ve de gözbebeklerim
Solar sıcağı ısıtmayan güneşte yüzüm
Yemin olsun babam sevmem bir daha
olmasın
Eksik olsun mevsimlerden güzüm
Bir dağ devrildi hüzünle hazan karışırken
birbirine
Sevgiler asılı kaldı siyah bulutlarda
yüzümde renkleri matemli bir gökkuşağı
Siyahından sallanan yetimlik damgası
Annemin gözlerinde sağanak yağmurlar
Dilinde bu gidişin zamansız ey koca
çınar feryadı
Ben kendimce hayıflanıyordum ardından
Yine anneme haber vermeden gitmiş diye
Bir salâ duyuldu karşısı mezarlık olan
minareden
ilkez haber vermiştin babam giderken
Sadece annemle bana değil
Cümle aleme dedim içimden
Sonrası...
hüzün yağar bu kente
~
Hüzünlükent Narin
Kahramanmaraş
5.0
100% (18)