3
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
705
Okunma
Ey gecelerimin heyulası
Çığlıklarımın hoyrat anası
Şavkı rüzgarına, esir düşmüş,
Garip bir körebe idim kollarında
Umut sandalına binmişcesine
Coşkulu, telaşlı bir tutku içinde..
Dolu dizgin düşlerle, emareydim kapında.
Bir mum alevi gibi, aşkınla yanıp tutuşarak,
Zamanın dehlizinde kül oldum.
Ey göğüs kafesimin müptela nefesi
Karanlık kuyularımın cansız nesnesi,
Gayrı hallerimin hercai öznesi
Buz kesen iklimlerin mimari ebesi
Ey benim cevher kılıçlı cellat başım,
Naaşımın katibi, hayatımın kıvrağı,
Alışkanlığım,
Yanılmışlığım,
Mabedine taptığım.
Bir tanrı kadar zalim ve deccal olmak niye?
Ruhumu ruhuna aşina ettirip’te,
Cehenneme sürgün etmek niye?
Sabrımı sınamaksa maksadın
Bilki..
Cehennem ateşinin çırasıyım ben
Mükafaat’ını istemem.
İğneli fıçı olsanda diz çökmem
Kırdırıp toz etsen’de diz çökmem
Kavurup savursan’da diz çökmem
Velveleye vererek, attığın düğümleri,
Hangi puşt’un ağına takılıp kakhaya saydın?
Hangi sarraf’ta bozdurdun kendini?
Hangi ibne’nin kucağında bitirdiysen sevdanı
Orada kal.
Orada kal ve sakın dönme!
Çünkü dönüşün, kıyametin avlusu olur
Turgay Parlakyıldız
5.0
100% (7)