1
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
717
Okunma
evler temel taşlarını alıp gitmiş
ateşin başına bağdaşız
dilimde tütsülü bir sızdırmazlık
gecenin rengi onun saçlarında
yıldızlar ve kıvılcımlar
yüzlerimize konuşanlar
hem pamuk hem prenses
olunamaz üzülme
şu taş şu suya yas tutmuş
kaç yosun yılı
göz rengine içselleştiren duvar
her çisentili saniyeyi
kahveleri içip kadehleri kırdık
topalsız ve duyargasız karıncalar
tüm kalabalıklara zor
biri ateşi yaksa balık olsak
burjuvasına sığınan taşralılık
kaç mağarayı dekore edip aşırmıştık
yeniden yeniye başımızı
boynum barut bulaşığı kulunç
kızların hiç kalesi olur mu
şarap içmeden sarhoş adam
bir kılıçtan boy yuttum doydum bütün gece
beyza bu kurgusallık beni öldürecek
hadi dokunsunlar artık şu uzaklara
yarın yiyen gümüş dişlerin
harflerin arasında işi ne
özgürüm biliyorum
o yüzden günahım var günahlarım
var melekleri imrendiren ışıklar
karaladıklarımdan pek taş var
göğüs kından sıyrılanın kesebildiği
var ağaçlar yangınlar var
toprağımın uzağına piştiği
uzadıya çölsüzlük geçilen
hörgücünden beslenen ağaçları dinledik
kumdan sarı buz evleri
yapraklarını serpti bir taş yüzlerimize
dağın başı olduk birer ve birer
5.0
100% (3)