25
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
4197
Okunma

Kalabalıktır akşam yolu bu şehirde
koşuyor kendi peşinde herkesin gölgesi
ne çok kaybolmuş insan sesiyle
gelir - gider bu hayatlar
güve yeniği ömürle
bir nefeslik saltanat…
vaktiyle gençti dünya
güneşe eşlik ederken umudum
kovalarken saatleri deli dolu
sırtımda velveleli bir dünya
eskiyen yüzümde saç sakal beyaz
gülümsemek eski bir gamze
kayıp bir yaz
çukurlarımı dolduran hüzün
bir dalga sesi bir de sen kulaklarımda
köhne bir iskeleyim Karaköy’de
gezinen bakışlardan kalan
taş üstü konaklamalarım
evim, barkım belki de son tahtım
bir ben bir de sen varsın artık yanımda.
ne zaman dokunsam tüylerine,
bulutlarla süslü rüyalar geçer gözlerimden
sıcacık kalır avuçlarımda zaman
demlenir güneşle yaşananlar
anlatırım sana bir gün
kuru dudaklarım mırıldanırsa dinle
ateşli gecelerdi İstanbul bir vakit
sevdalar koylarımda gizlenir
havai fişeği ruhum yanardı şehirle
neler geçiyor aklımdan bilsen
okşadıkça tüylerinin sarısını hazla
haziran gecesiydi yastığımda kalan
sevdiğim kadınların saç telleri
koynumda uyuyan anemon tenleri gelir aklıma
dilim susar, düşler uykudan uyanır
dünleri saklarım delik ceplerime
sonrası dökülür dilimden
kalan ömür oturur güneşli günle
kağıttan bir sedirde…
üstümde üşüdükçe giyindiğim yağmurluk
artık hüzün yağsa ne çıkar
yağmasa ne
gözlerim bulutlarla epeydir dost
akar gider caddelerle…
önce düşlerimi vurdular
sonra yüzüme gömdüler acıyı
bahtım yırtık bir çorap
değneğim sadık bir dost
bir ayağım çukurda
bir ayağım sana yoldaş…
bir sen anlıyorsun artık beni
yıllar kururken tenimde
akşama karşı oturuyor hayatlarımız
Karaköy’ün orta yerinde…
5.0
100% (1)