0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
679
Okunma
Sokak lambalarından düşen küfler gibiydi
Sonra bir glakson sesiyle tüflenerek gelen
Hatice teyzenin sokak duvarındaki aşk yazılarını
Ekmek buğusundan damıtılmış
Mahalleler...
Her şey yaşandı
Göz dolusu
Gök kurusu
Merdaneli çamaşır makineleri
Sokak kapısına kadar koşar gibi
Heeeerrrrrr şeyyyyyy sustu
Lüks denilen şizofren yanmadığı tuttu mu
Dağdaki çobanın çadırına Erlik gibi çöker
Ruhu daraltır kasvete bürer !
Gazete kokusu ırmaklarla cûş ederdi
Radyo frekansını eliyle ayarlardı
Radyolar insanı görünce hışırdar
Duvara dönünce davudi bir sesle yankılar
Çünkü ol zamandan beridir
Radyolardan hiç güzel ses çıkmamıştır
Bilir ki sazın telini
Sevgilinin elini
Frenkleştirenlerden biridir the Radio
Ak sakalını pencere kenarına silip
Bir dua edip tesbih tanesine bakıp
Yaşlandık ve ölüyoruz dedi.
Cama bakıp gökteki ay şavkı ile
Gülüşler bıraka bıraka
Torunlarının kokusunu ala ala
Akşam namazına gitmek
Sokağın çemberindeki çeşmeden akan suları
Önlüğü kara olan çocuklar en son tattı
Yılık bir kelime yazdığı için
Defterine gözyaşı bırakan o çocuklar
Bugün mazide bir hatıra bıraktı
Ayakkabıların sokakta bırakıldığı zamanlarda
Taş değirmende sıra bekleyip göce eylediğin
Güneşin tanesiymiş meğer
Teyze bana bir limonlu gazoz diye iç çektiğin
Ve gelmeyecek bir geçmişin bugün hatırasını yad etmek !!!!