Güneşin alını
gözlerimiz de yanan ultura
kirpik dolgusu ellerimizde donan kış qıyamet ayaz tortusu! Karskapı da derisi soyulan NESİMİ ler di üzerlerinde denenen eza ve cefa ! bakarken güneşin solgun tonuna avuçlara bir türlü dökülmeyen gelecek ki kém günlerdi ! gençliğimizi zamansız aparan oysa ! güne damgayı vuran kas katı zamandı ihanet doğururcasına gün gün ! doğmuyor du yeminsiz dünden deviten gün ! öz de tek teli kırılmış Yusufcuk lar dı yarını getirecekler kanatları kırılmasaydı eğer ? unutulur mu üsten sıkma ayaz,paslı kelepçeleri ? bir yılan derisi gibi izi kalır dı ince,sıska bileklerde günler se ! direngen ama solgun sesi soluğu çıkmayan yaman günlerdi harman tınaz makinesi gibi dost ve düşmanı ayıran yıllar hele kum torbalarının sırtımızda inip kalkdık ca filizlenip açan vede mor/lanan mor güller di hayıf diye sakladıklarımız hesabı tutulsada günlüklerimizin ! defterler ince kalem/se kırıktı orta yerinden! uzaktan reşid gorünen yedi köşeli şapkalılar gelirler di ziyaretlerimize örgütsüz kolhoz! iki kemik çökülmüş avurt ! saman renginde usta pokerciler gibi ziyaretimizi haram edercesine öğüt üstüne öğüt kendini bilgili sanan kare AS gibi! ! ama ! teslimiyetçiliği sıralayan Ana,Babalar tek şartel sigorta düz daban galoş ! elleri potur kursağı aç kaderci mahluklar dı ! kendini bir türlü sorguluyamayan Kadir Haktan Türkeli |