2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
775
Okunma
Aslında gitmek... Kırık kanatlarınla... Göğe doğru
O deli maviyi aralamak ne kadar da zordu
Oysaki alınlarımız
Nefretle çizdiğimiz izlerle doluydu.
Bu izlerden tanıyorduk hiç sektirmeden içimizdeki karayı
Takvimlerden siliyorduk her baharı
Dünyanın içi de bizimle soğuyordu
Yeryüzü kutup beyazlığındaydı
İnsanların mimiklerinden mavi buzlar sarkıyordu.
Biliyorduk... Ve aklımız da alıyordu
Beş katlı binanın altıncı katı yoktu
Ne kadar gitmek istesek de yukarı
Asansör hep beşinci katta duruyordu.
İşte o katta hepimiz donmuştuk, kalplerimiz de donmuştu
Dikenli tellerle sarılı sınırları geçecek hiç kimse yoktu
Bir adım bile atmadık o tellere doğru
Sadece öfkemizi büyüttük
Ardından pembeyi bilmeyen düşlerimizi siyahlara bürüdük.
Gökyüzündeki son yıldız da karanlığa sönüyordu
Sonra hiçlikten ve tek kalmış bir yürekten bir destan doğdu
Ki biz onunla yufka yürekli diye de dalga geçerdik
Tüm renkler beyaza dönmeden önce.
Masalın sonudur bu belki, kimseyi de memnun etmez doğrusu
Sanki bir çocuğun ilk hecesindeki tınısız uğultu
Ne sevinç var içinde ne de sevgi çevresinde
Oysaki çok çok yıllar önce
Yüreklerde, sanki hiç solmayacak çiçekler açardı duyulan her hecede.
Biliyorduk... Ve aklımız da alıyordu
Beş katlı binanın altıncı katı yoktu
Ne kadar gitmek istesek de yukarı
Asansör hep beşinci katta duruyordu.
Aslında gitmek... Kırık kanatlarınla... Göğe doğru
O deli maviyi aralamak ne kadar da zordu
Oysaki alınlarımız
Nefretle çizdiğimiz izlerle doluydu.
5.0
100% (5)