8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1238
Okunma
gel yaklaş nedime
içimde kötü bir his var
sekte veriyor
gözlerindeki kapanışlar
yüzünde bir lisan noksan gibi
konuş…
konuş benimle nedime
beklerim dersen
eflatuni gün ağaracak
yüzündeki allıklar
sorarım
sessiz berduşlar
gözleri kapalıyken mi konuşur
sus yeter
düşürmek için sevdiklerimizi
ah nedime onlar uçarken
bıraktılar deme ikimizi
aşka dane
sus nedime sus
simsar lal-ula bekliyormuş ya oysa
açtı ya göğsümüzün kafesini
saklı gizli ne kaldıysa
kıtlıktan çıkmışçasına
kopardı deme sevdiklerimizi
koş…
koş yet nedime
tut ellerimden
tut yoksa
ellerimiz titreyecek
kopkoyu ateş müptelası ve
onun dingin dumanının
sellere durası
gözler titremez
görse de görmese de
aşka dair ne kaldıysa
al
al bırakma onlara nedime
acı yapraksısı bir düşüştür
sevdiklerimiz yere kök salan
benizsiz ağaç nedime
dostların sesleri yel olur ya
nereye götürseler orda yokturlar
ben sana kaldım
sen bana nedime
eylüller baharın
felaket tellallarıdır
çöl aşanlara kuru dallar yeter mi sanırsın
ama hak ettim
boğazıma durası
kuzularım vardı benim
analarında ayırdım
ateşe attım onları nedime
doyamadım
parmaklarıma kadar yedim
çok can aldım ben nedime
bugün hesaplaşma günüdür
körmüşüm aslında sahip olduklarıma
biliyor musun ciğerim yanıyor
ellerinde ne kadar sıcaklık kaldıysa
hakkındır
getir
getir sen de kat nedime
sana bir sır vereyim
güneşin doğduğun yerden
battığı yere kadar nedime
ışık sızdırmayan başakların
bozkır topraklara hükmedişidir bu
kara topraklara değil ama başaklara sözüm geçer
tanrıya giden hiyerarşi koltuğundan geçen
bin insan getir bana
ekmek ver onlara nedime
ama sus
sus karayılan çal diline
hanım sultan ölemez nedime
nedime
tanrının bir bildiği vardır deme
al kaftan kumaşını
ver ak sultan kürkünü
boyum kadar toprağa
hükmetmeye gidiyorum
hanım sultana söyle
geliyorum nedime