1
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1299
Okunma

zamAnın
çöllerinden geliyorum
alt dudağımda
kuraklık/vaha
öğrendim
bütün çıkmazlarını
denizlerin
ve dalgalarını sonra
hırçın şehirlerin..
içinden geçip
tünellerin
lodosun savurduğu
ipi kopuk
uçurtmalarda kaybettim
ANılarımı ki
çivi izleri kalmış bir ağaç
gövdesi gibiyim şimdi.
kırıp bir sonraki dalı
fırlatıyorum yere/
yalnızlığım
iki parça artık
ve savaş kıyılarıma
kadar yanaştı
bütün gücüyle
aklımda
avuç içlerimden kayan
bir AN ve başka
hiçbir şey…
hı hı
evet
kör ebeyim bu oyunda
sobe!
diye bağıramam kendime
dur/dum.
ve sen,
sıyırıp mavi göğü
omuzlarından
gümüş bulutların
altında bırakıp beni
kaçıp gittin.
boşluğuna karanlığın.
ölürken hücrelerim
ve kırılırken hayallerim
söyleniyordum/
hiç öpmediğim
parmak uçlarını çekerek
ağız boşluklarıma
bildiğim her şeyle
susarak sana/
susayarak
bir sigara yakıp
yüreğimdeki dumanı
yarama bastırıyorum.
savrulup gidiyor
saçlarında külün ki
bir ölümlü
ruhunu kaybediyor.
zaman geçiyor
aradan ve yaradan.
olduğu gibi duruyor
koklanmamış
TENinin kokusu
sen ki
en bilge yanıydın
duygularımın
gel……..
yüreğimi yurt say
kendine..
(...)