2
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
789
Okunma
İçim dışım insan kırıkları...
O ,bu ,şu batıyor işte! ,
canım yanıyor.
Yüzümde ,
gamzelerini yanaklarından düşürmüş çocuklar uyuyor...
Bağıramıyorum!.
Bilyeler dağılıyor koridora ,
komidinin üstündeki bez bebek kundak arıyor.
Sessizliğimi ezberleyen ,
hüzün canbazları daha erken büyüyor.
Satır atlıyorum...
Daha erken çıkıyorum arka bahçeden ,
gün ışımadan...
Soluyor elin ,kokmuyor.
Hansel ve gratel dönüyorlar evlerine...
Bu masaldan al beni diyorum!...
soğuk!
Bir soğuk! ,bir soğuk!..
Nerdesin!!.
Mazgalın altında ,
gözlerini güneşe çıkartamayanlar kalıyor...
Sadece görüş günlerinde ,
içerde kimseler olmuyor..
Dışarıda kimse yokmu!...
Yok!.
Bakma! erken üşüyorum!.
Söğütün rengi değişiyor ,
benzime devriliyor kokusu...
Ellerin kokmuyor!.
kuşlar ,karıncalar gibi yerde ölüyor...
Gökyüzünde ölüm yok bana...
Kanatlarımı terk edip ,
emekliyorum göğsüne..
Ya sıcak süt kokusu bu ,
ya da çıkartamadım ismini.
Kaldırımları ,köşe başlarını ,
durakları silmiş birisi...
Lambayı çalmış ,
mumları söndürmüş gitmiş!.
kiraz ağacının gölgesinden düşmüşüm ,
dizleri ve dalları kanatmışım.
Gözlerim bağlanınca iki soğuğa ,
bir sıcağa yaklaşmışım...
Körebelerin çağında serpilmişim.
Saklambaçla doyurmuşum ,
çiğ çocukluğu...
Pişmek ne ki ,
kibrit kutusunda kırk çöpün arasında yanmış ,bitmiş ,kül olmuşum...
Yandı ,bitti ,kül oldu...
bu tekerlemeyi aslında hiç sevmemişim.
Uyandı çocuklar...
Yüzümü yastığa gömüyorum ...
Yanaklarını görmesinler.
Sizin yanağınızda ne yok?