2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1528
Okunma
Biraz uzun tutacağım, özür diliyorum.
En başından başlayalım.
Çocuktuk...
Zamanın su misalini unutmuştuk
Yahut hiç bilmiyorduk.
Ben suya doyumsuz bir fesleğendim,
Her gören merak ederdi beni, gizlendim.
Bir gün bir dağ başında,
hislendim...
Güzelliğim dokunmalarda gizliydi.
Saçımı okşar gibi,
yapraklarımdan geçerdi parmakların
O zamanlar sevilmeyi bile sevmezdim...
Sen umarsızca havalanmış bir uçurtma
Korkuyordum takılacaksın bir kavak ağacına.
Uçardın, durma...
Sen uçtukça dökülürdü yapraklarım
Sana iyi gelen rüzgar
Beni vurur geçerdi,
sorma...
Bir gün bir yağmur, bir yağmur
Okyanuslar göğe taşınmıştı
Sen yine içinden
Yağmurun kokusunu överdin
Hayır hayır sevgilim!
Yağmurun kokusu değildi bu,
toprağa haksızlık ettin...
Sonra bir gün bir kavak ağacı
Takıldın.
Neden sonra bilmiyorum
Şimdi daha kahkahalı sancılarım,
Korkarım, kaybediyorum...
Yine malum bir gece
Omuzumda bir el, nazikçe
Dedin ki "yüklerimizi paylaşalım,
Biliyorum yok olmaz, azalmaz"
Sus dedim. Sus.
Ayrılık paylaşılmaz...
Öfken geçmeyecek yalnız,
Beni suçlama.
Anlatamadım ama senin eski acıların
Yeni değildir bana.
Ben bir limanım, sığınağın
Sen gemi, gidecek yerin yok.
Benim de senden başka gele...
Aaah! Gidenim yok...
Yılgınım. Biraz asi biraz kararsız.
Taş kesildim. Zararsız...
Umudum da bitti.
Ne hevesim kaldı ne sevincim
Ne de kederim.
Söylesene sevgilim
Bu ölümün ayak sesi midir?
Şimdi seni sevmek,
Bu da bir intihar biçimidir.
Efruz Merve YILDIRIM
5.0
100% (9)