14
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
1286
Okunma

‘’Harflerin yalnızlığı gecenin yalnızlığından büyük.’’(Şükrü Erbaş)
Mavi cinnet, efsunlanmış bünyesinde yorgunluğun, kırık bir cetvel ile içimdeki kırıkların boyunun ölçüsü alacağım sonra b/içeceğim geceyi ve ahkâm püskürten koca ağızlı insan yanardağlarının lavına dökeceğim içimdeki hüznü.
Delişmen yüreğimde esen rüzgârın acısını çıkarıyorum:
Gölgemde irili ufaklı sözcükler
Pas veriyor imlece
Ben durağan bir notayım adeta
Aşkın bilmecesinde soldan sağa açan bir gül’üm.
Cesaretimi yitirdim önceki ömrümde
Ömrümü de tükettim aşkın hicvinde
Şahit tuttuğum ebabil kuşlarına
Fısıldadığım adında saklı benim diğer yarım.
Ya, kalanı?
Yankılanan sessizliğin de tozunu attırdım dün gece
Uykuyu havale ettiğim cinnet bekçim:
Ah, sevgili, deryalara saldım ben serlerimi
Surların dokusunda oynak bir imge olmanın telaşı ile
Sürüklendim ben hece hece:
Menevişlenen laneti bile hayra yordum.
Kuytumda kuduran ah’ları saf dışı bildim
Saflığıma çamur atan o araz yüreği de temizledim
Kırılgan yüreğime boca ettiğim hasreti
Sonlandırmadan
Sevi dilinde bir imge belledim her yeni günü
Hele ki geceyi iple ç/ektiğim
Aşkın yüzü suyu hürmetine
Kibirlenen yasıma denk düştü yaşlarım.
Zararından dönmediğim neresi ise istifli mizacımda
Yok sayılmanın hazin reçetesi işte
Yazdığım kelimelere doğan güneş.
Ne komik bir gaf!
Ne de olsa gülmeyi emreden bir beyit kadar
Kısa süreli bir mutluluk yadsınan iklimimde saklı
Kim bilir hangi ahraz gölgeyim?
5.0
100% (18)