3
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
752
Okunma
Çok kalabalıktılar
Çok sefil...
Aklının ipiyle söküyorum dilinin sözcüklerini
Geriye ne şehir kalıyor ne kaldırım
Ölüyor o yokuştan inenler
Ölüyor sen yokken
Tutunurken gidişine
Dürtüyor beni bir sızı ya
Karanlık basıyor..
Ahh bu zaman
Düz yolun imgesinde hatırladığımdı sen
Gözlerini gözlerime çevirince vakit aralığıydı merdiven
Biliyor musun
Neden üşüdüm sonra
Yokluğuna cılız düşen ağaçlar
Günü bitirirken hemen
Sancılar göçledi içimi kıyım kıyım
Oysa anlatmaya başlardın susardım/
Sustuğumu konuşurdun bi güzel
Ruhlaşırdık kuş ağzında karşılıklı
Köşeden çıkıveren kadın başlarına inat
Kuğulanırdım ya hani
Duruşunu kuşanırken üzerime
Nasırlı hüzünler geçti
Adımı yere düşürenlerden
Rüzgara asılan ezginin teli gibi titrerken
Sana takılıyordum
Hiç renk vermeden kalınlaşırken sesim
Vermediler izin
Vermediler geçişlerime yol
Çok kalabalıktılar
Çok sefil
Üşüşenlerle üşüdüm
Yanında kendimi terk’e çalan sıradanlığım
Ve terkin biz olduğuna inandığım topuklarım
S/aklanarak ruhumuzdaki bütüne
Elinden şekeri alınmış çocuk gibi kaldığımdı
Uçuklu ağızlarda yuvarlanırken kimsesizliğim
Toplamayın nefesimi
Yağmalarken sıraları sıra sıra ayaklar
Kimdiniz
Neydiniz
Küf kokan soluğunuzda
iki adım öteye susun
Sizi rüzgara asacağım
Sizi,sizi unutmuş bir şehrin saçlarına
Dokunmayın duvarlarıma ruhumun
O benim,o benim suskumu çözen gölge
Öyle çıplak
Öyle sarmaşık
Öyle mavi
5.0
100% (9)