1
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
1261
Okunma

O hiç bilinmedik ormanın ıssız yollarından geçtik
Dönen kulenin en uç köşesinde başımız mutluluktan dönene dek
Kırk yıla meydan okuyan kırklanmış kahvemizi içtik
Ve avuç içlerimizin çizgileriyle en gizli masalları ezberledik
Bıkmadan, usanmadan kırk kere tekrar ede ede
Kırkıncı ağaca kırk kez okuttuk ismimizi
Kırk kuşun öpüşme seanslarına şahit olurken
Güneşe en yakın yerde durup
Kırkı çıkmamış geyik yavrusunu sevdik
Kırk yerden delinmiş toprağın bağrında
Hasret yağmurlarıyla yıkandık
Kılı kırk yararak
Senin ellerin
Artı benim ellerim
Artı kuşların elleri
Artı geyik yavrusunun elleri
Artı toprağın elleri
Artı yağmurun elleri
Artı mutluluğun elleri
Hepsi bu şiire uzandı firâri bir misellemeyle
Kırk kez değil bin kez söyledik sevdiğimizi birbirimize
Ve biz aşktık sevgilim
Kederden geberen kalplerimiz kırk kez aynı hizadan
Birbirine sadakâtle gülümserken
Kırkıncı mum alevinde uykuya dalmışken bedenlerimiz
Kırkıncı günde ruhlarımızı birbirine verdik
Ve hep sevgiyi okuduk dört büyük kitaptan
Kırk yıl değil sonsuzluk kadar
Sevdik birbirimizi ...
nagi han
5.0
100% (12)