3
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1259
Okunma
Bütün karakollara sormuşlar
Dolaşmışlar bütün hastaneleri
Köprü altları vagonlar
Kaldırım kenarları metruk evler
Hepsine bakmışlar
Ne uzun bir aramaktır bilirim
Nasıl iç çekmektir zamana zamana
Korkmaktır merak etmektir de hem
Geç kalmışlığın ağırlığı çöker usul usul
Çekmecemi açık bırakmışım neyse ki
Neyse ki defterimde karalısın
Buldular parmak uçlarımdan yürüyüp
Buldular boş bırakılmış sorularımdan
Ve dedim hiçbiriniz anlamadınız
Bir adı kalmıştı yazmadığım
Duymadı hiçbiriniz
Şurası tam şurası
Şurası kanadı mı insanın
Kaçıp kurtulur mürekkep lekelerine
Şehir uyuyordu gittiğimde
Şurası açılmıştı gökyüzünün
Şu kadar kalmıştı yangınıma
Bir ses duydum bir fısıltı
Karış kavgaya diyordu
Yüzüme yüzüme bağırıyordu fısıltısını
Taşı un ufak edenlerin
Undan ekmek yapanların
Körpe karanlığı yerin dibine gömenlerin
Yar alnından öpmeyi hak bilenlerin
Şiir söyleyenlerin kavgasına karış
Gövdenle aklınla yüreğinle
Korkma yürü korkma
Şehir uyar adımlarına
Aş gizli duvarlarını aş
Şehir değer yangınlarına
Fakat kudurur da o şehir
Saldırır hırçın, ölesiye
Bir çocuğun entarisinin altına sızar buz gibi elleri
Bir kadını kamçılar kanattığı yerden
Tütün gibi tükürür bazılarını
Dar sokaklarında kimsesizlerin
Boğazındaki son nefesini alır
Keser yalnızlığı tam boğazından
Şehir diyorum işte şehir
Şairdir de bir bakıma
Yitik öykülerimizden
Filinta gibi şiirler de yazmıştır
Şurası bir adım ötesi hani
Hani geveleyip durduğun
İsimliğinden eksilttiğin şurası
Yeterince susuşmadık mı...
5.0
100% (8)