Şurası:
Bütün karakollara sormuşlar
Dolaşmışlar bütün hastaneleri Köprü altları vagonlar Kaldırım kenarları metruk evler Hepsine bakmışlar Ne uzun bir aramaktır bilirim Nasıl iç çekmektir zamana zamana Korkmaktır merak etmektir de hem Geç kalmışlığın ağırlığı çöker usul usul Çekmecemi açık bırakmışım neyse ki Neyse ki defterimde karalısın Buldular parmak uçlarımdan yürüyüp Buldular boş bırakılmış sorularımdan Ve dedim hiçbiriniz anlamadınız Bir adı kalmıştı yazmadığım Duymadı hiçbiriniz Şurası tam şurası Şurası kanadı mı insanın Kaçıp kurtulur mürekkep lekelerine Şehir uyuyordu gittiğimde Şurası açılmıştı gökyüzünün Şu kadar kalmıştı yangınıma Bir ses duydum bir fısıltı Karış kavgaya diyordu Yüzüme yüzüme bağırıyordu fısıltısını Taşı un ufak edenlerin Undan ekmek yapanların Körpe karanlığı yerin dibine gömenlerin Yar alnından öpmeyi hak bilenlerin Şiir söyleyenlerin kavgasına karış Gövdenle aklınla yüreğinle Korkma yürü korkma Şehir uyar adımlarına Aş gizli duvarlarını aş Şehir değer yangınlarına Fakat kudurur da o şehir Saldırır hırçın, ölesiye Bir çocuğun entarisinin altına sızar buz gibi elleri Bir kadını kamçılar kanattığı yerden Tütün gibi tükürür bazılarını Dar sokaklarında kimsesizlerin Boğazındaki son nefesini alır Keser yalnızlığı tam boğazından Şehir diyorum işte şehir Şairdir de bir bakıma Yitik öykülerimizden Filinta gibi şiirler de yazmıştır Şurası bir adım ötesi hani Hani geveleyip durduğun İsimliğinden eksilttiğin şurası Yeterince susuşmadık mı... |
Yüreğine emeğine sağlık usta
______________________________Selamlar