8
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
886
Okunma
Sen
dem vururken sazdan sözden
Uykular firar eyler kıyılarına çiğ tanecikleri üşüşmüş gözden...
Ömür kisvesi hep heder
Payımıza keder düştü
Parmağında oynatıyor
Zalım kader bize küstü...
Acı acı esme be rüzgâr
Sonra gözyaşlarımın selinde boğulursun.
Geceler yılkı bir tay
Yıldızların yelelerini tarıyor tepsi gibi Ay
Geleceğe geçit vermeyen asi mi asi bir çay
Geçen çileli günleri usanmadan bıkmadan say say say
Galeyana gelip seni belki iki nefeste karşıya geçirir
deli dolu doru bir tay...
Oy dağlar oy
Yanağı buram buram kekik kokulu
Zülfü nakış nakış sümbül oyalı dağlar
Kim bilir eteklerinizde kaç arşın ağıt var
Kalem sarınca hüzne
Ağıtlar dolanır gözüne
İki avuç yalım çarpar
hem eline hem yüzüne...
Bu sene hazan erken çöktü bahçeme
Toprak anayı kasıp kavuran safran sarısı sıcaklar
öyle de bir gem vurdu ki gökkuşağı lehçeme
Acı tatlı hatıralar canlanırken gözlerimde
Kırlangıçlar tüner kirpiklerimin kümesine
Yavru bir Yusufcuk havalanır yüreğimmin dehlizlerinden
Telli turnalar tüler ellerime...
Gönül kuşum göç ederken fizana
Kadere bir ferman yazamıyorum
Yaz baharım döner iken hazana
Hasrete bir mezar kazamıyorum...
Yüreğimin gümüş saksılarında büyüttüğüm kızıl güllerden
Bir tutam toplayıp usulca uzatmak isterdim
Yüzükoyun uzanmış yalnızlığına...
Özgür bıraksam diyorum bu akşam göz pınarlarımı
Şafak tan yerini ilmek ilmek sökerken
Doyasıya bendini yıksa kurnalar
Ilgıt ılgıt kanarken kabuk bağlayan yaralarım
Efkârım bir çırpıda Erciyes’in şahikalarını aşıyor bu aralar...
Kötüler seksen doksan yüz yıl yaşarken
İyiler neden altmışı aşamazlarki
Uzun yaşamak mı istiyorsunuz
Azat edin gamı kederi tasayı
Yüreğinizin sınırlarından def edin
Hakkı hukuku yasayı...
Ne yani
Yıldızlara merdiven dayayıp
Çarkı kırık Dünya’yı siz mi tamir edeceksiniz
Dibi pas tutmuş kalplere siz mi kalay tutturacaksınız...
Bırakın güzel yürekliler
Beyaz buğday ekmeği gibi çarşaf çarşaf yufka açmayı
Çavdar unundan yapılmış teleme hamur misali
Vıcık vıcık ruhları rahat bırakın
Hamuru bozuk ise maya tutmaz
Tepesine korkuluk dikilmiş gül ağacının gölgesine
bülbül konmaz
Bilirsiniz çortmuk kütükten mertek olmaz
Siz ne kadar uğraşsanız da
Göpü kırık kağnı düz yol almaz...
Canım Annem
Canım babam
Biriciğiniz de sizin gibi
Erkenden terki diyar eyleyiverdi.
Ah be güzel gözlüm
Dert keder tasa yalımından mı göğündü
o koskoca ciğerin
Sineme hançer gibi saplanırken
Yetim kalan defterlerin ve kalemin
Annesinin memesini arayan
Bebek misali seni arıyor dizelerin
Senin yokluğunda teline küstü öksüz sazın
Belki de beni kınıyordur
eş dost akrabalar
Oysa
Yaralarım yedi kat yerin dibinden de derin...
Sam yeli vurunca savruldu bütün hayat ağacımızın yaprakları
Kör olası yad eller sahradan da daha ırak
Canların canını da yedin yuttun
Daha doymadın mı mavana mideli kara toprak...
Gözlerine düşünce kazan kazan kızıl köz
Gecenin koruna yetmez imiş bunca buz kütlesi taşıyan söz
Yufkalınca yürek
Tülbent misali zara dönünermiş öz
Ve
Gecelerin koynunda buz kesermiş dağarcığında demlenen
henüz gün yüzü görmemiş onca acı tatlı söz...
Şöyle
Kuş uçmaz
Kervan geçmez
ıssız bir dağın heybesine atsam diyorum kendimi
Doruklardaki yeşil ile mavinin dudak arasına
boylu boyunca uzansam
Ayak izimi bilen
Yürek sızımı duyan olmasa
Bağrımdan artezyen misali fışkıran o uçsuz bucaksız
deryaları kaynatan volkanları
Bir Allah
Bir benden başka
hiç kimseler görmese
Ah be kader
Sa/vurdun yine keyfe keder...
Elbet bir gün
Birbiriyle yarışmaktan bıkacak bulutlar
Gelinlik bir kız gibi durulacak
damarlarımızı derdest eden asi nehirler
Ve
Yine
Bütün ihtişamıyla
Ufukları donatıp
Gözlerimizi kamaştıracak GÜNEŞ......
Nafize