18
Yorum
44
Beğeni
0,0
Puan
2493
Okunma

Toplansın sazendeler
Şeb-i Yelda’da
meşk etsin gönüller
Ateş parçası dudaklar
Gül-i şerbet içsin badeden.
Har-ı aşkın alevinde
Sarhoş olup buğulandıkça gözler
Sevsin aşığını havada mest olmuş sözler.
Aydınlansın dilberler
haleli bir nur ile.
Didar olsun maşuklar
döndükçe vuslatın pervanesinde.
Kazınsın hafızalara şem.
Çatlasın Nar-ı Aşk saçılsın evrene
kırmızı karışsın tek tek seven yüreklere.
Süveyda düşsün en derinlere.
Cömertlik denizinden
İrem bahçelerinden
Sırların hazinesinden
Kalemin yemyeşil sızıntısından
İkbale ferman
Gönüllere sultan
Dillere destan olsun sevdalar.
Yorgun başlara
yastık olsun ayaklar.
Dokuz perdenin arkasındaki
dokuz sır gibi;
Siyah bir perde çekilirken mısraların gözüne
Tütsün
Gönül ateşinin üzerlik otları üstlerinde
Feda olsun bin can
cana can katan yoldaş güzelliğine.
Ferdaca
Şeb-i Yelda:En uzun gece
Meşk: "alışmak veya öğrenmek için çalışmak"
Gül-i Şerbet:Gül şerbeti
Bade:Bâde, İlâhî aşk, muhabbet ve hakikat anlamlarında kullanılan bir tasavvuf terimi.
“Şarap” anlamına gelen Farsça bir kelime olup mecaz olarak “kadeh” anlamında da kullanılır.
Har-ı Aşk:Sıcak yakıcı aşk
Didar:Yüz çehre
Maşuk:Sevilen aşık olunan erkek.
Şem:Mum bal mumu
Süveyda:Yürekte siyah bir noktadır ki, insanın tüm varlığının hakikati oradadır.
İkbal:Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumu