15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2117
Okunma

Dudak çatlaklarımın arasını inceden
Dolduran nemli rüzgâr…
Al kokumu ödünç, dola boynuna, al utanma
Yüreğine sar…
Bir de geçerken gönlün sahillerden
Okyanus kıpırtılarında can bulmuş
Gözlerinin renginde, yosun kokusu da var…
Ekle onu da kokuma, hücrelerine sal
Derinden derine… Orda kal…
Bir serçe ürkekliğiyle sakla…
Karlara saç, tertemiz eyle, pakla…
Hasret yüklü bulutlara el salla…
Hey Gurbet kuşları selam olsun sizlere
Kanat çırpın kokuma!
Ha gayret dayan rüzgâr
Örselenme iki damla yağmur yağdı diye…
Ne varmış hüzünlendiyse bulutlar…
Unutma rüzgâr
Doğa da belli etmez ama bulutlarıyla ağlar…
Dün boraydın, fırtınalar estirdin bayram meydanlarında
Şimdi boynu bükük, utanmışlıklar saklamışsın eteklerine
Ah, rüzgâr sıkı tut ellerini, emanetim sana kokum
Sakın ola ki kaçırma…
Gurbete daha yolun var, pişmanlığın ağzı iyi laf yapar
Lakin sen sen ol ona kanma…
Ne beni aksime mahcup bırak, ne de kendini
Gurbet bildiğin ayak izli yollara…
Bekleyenin tam karşıda…
Hani şu kumral, koyu tenli saça
Sağ kulağına…
Ondan ödünç almıştım o bilir
O kokuyu fısılda…
Öyle alışmışım ki kokusuna
Ve o koku öyle o benimsemiş ki beni
Ben sanmışım… Büyük bir yanılgıyla…
O anlar rüzgâr sen fısılda…