0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
793
Okunma
isli lambaların puslu ışığı
odaya yayılmış kalabalığı kokluyor
tütün ve toprak kokuyor
babam ve arkadaşları
geçmişi övüp o zamanki şimdiye
lanet ediyorlar hep bir ağızdan
açılan kapıdan içeri dalan rüzgâr
yerinden ediyor
hayalet benzeri gölgeleri
köşede elleri çenesinde bir çocuk
süzüp duruyor masal kahramanlarına benzettiği
bu yarı delileri
boynunu gıdıklarken annesinin öpücükleri
çatalla dağları devirip
çay kaşığıyla denizleri boşaltıyorlar
yamalı çoraplarından dökülüyor
sürrealist gerçeklikleri
pek az hatırlarım gülümsediğini babamın
doğrudan anlatmayı sevmezdi yaşadığını
bir mecaz suyunda yüzerdi dili
kavruk ve esmer teni
yalanlıyordu lakabını
olmasa birkaç resmi
kim derdi bu adam sarışınmış bir zamanlar
bir öksürük nöbetiyle uyanırdı babam
sarsardı sanki tüm sabahları
yinede severdi
gün ışığına karışan kirli dumanları
sonra çok seyrek de olsa
unutamam elimden tutup
şehre götürdüğü günleri
ve susamı kıt lezzetli burma simitleri
daha çocukken düştü
babamın elleri elimden
ne sakalımı görebildi
ne de baba olduğumu
5 eylül 18
ali rıfat arku
istanbul
5.0
100% (2)