3
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1283
Okunma
ne çok kelime vurgun yedi/
dilime sen düşünce..
mavinin tüm tonlarında bir gezinti bu:
bir çiçeğin dalında yeşile karışan,
bir menekşenin yaprağında kırmızıya dost olan,
gökyüzünde beyazla buluşan.
canımın yapraklarını savururken rüzgarına;
gül kokusundasın.
bir gökyüzü hayal ediyorum sana,
bulutun gölgesi ben.
fısıldarken yağmuru gülüme
her inen damlada seninleyim;
sana dokunmadan,
senden ayrı kalmadan.
tek bir dokunuş parçalanmaya yeter biliyorum,
bunu en derinimde hissediyorum.
sen bana böylesi yakınken şimdi,
nefesimdeyken tuttuğum,
sesini bıraktığın rüzgarı soluyorken
bir tek an yetecek;
paramparça, anlamı dağılmış.
hayatın çetelesini tutmaya takat bulamazken
senin çıtırtılarına yoklama alıyorum;
dilimin git dediği,
gözkapaklarımın kendinin kapayıp soyutladığı anlarda.
bir kadın
bir bebek
bir yürek
ve ışığını yansıtmış bir elin misafirliğinde
safi bir zamanın yolculuğunda
gülümseten bir anın geliyor gözümün önüne;
tebessüm yansıyor aynaya,
gözlerim aralanıyor.
aynaların sırları dökük,
camları parlak ve keskin,
buğulu bazıları...
denizin yeşile karanın çakıla döndüğü
zeytuni bir gecede
elanın karmaşasını düşünüyorum gözbebeğinde...
sen ah sen!...
nasıl tarif etsem;
hep biraz uzak
hep biraz eksik kalır kelimelerim.
sen gel sen
ve gör sen;
neler de ki, nereler de ki imler canlanır,
hangi şiir kıskanır düşe-kalanları...
tüpsüz daldığım derinde
yalnız ve sen-siz,
ardımsıra kalakaldığın bir derin mavi…
ve bil ki sevgili
sana birkaç nefeslik ömrüm var.
adım adım kalsın
kopup giden içten bir gülücükle
içinde acı bir tını,
ellerinde dikenli gülleri,
ayakları için gitmeyen yolları…
ne çok kelime vurgun yedi dilime sen düşünce,
yüreğimi tüketiyorum en güzelleri
seni bulsun diye;
aklım karışıyor, aldırmıyorum.
neyse,
neyse,
neyse…
her neyse?..
(...)