12
Yorum
36
Beğeni
0,0
Puan
1986
Okunma

’’Sükût kıvâmındaki çığlığı,
ne kardaş ne arkadaş...;
yalnızca hâldaş olanlar duyarlar.’’
Ben ağlayınca
İçimdeki bahçede
cemreler rüzgara düşer.
Savruldukça saçlarım
zaman vuslat
mekanlar bahar kokar.
Ekmek doğrarım acılarıma.
kırıntıya kanat çırptıkça martılar
Bakışlarımda çatlayan gece
sevinç olur sabahlara.
Kulağımda çınlar sabah ezanı
Bir nefesi ikiye bölüp
ısıtırım ellerimi dua ile.
Kıt kanat da olsa
yaşarım aşkı
Çiçekten taçlarla dolu
yeminler denizinde.
Sıcak ekmek gibidir gülüşüm
adresini sormayın yok bende.
Güneş doğmadan önce
Bir demlik çayın
ikiye bölündüğü yerde
Karşılarım sabahı umut ile...
Nokta koydukça hayat
iki nokta da ben koyarım yanına
bitimsiz olsun sevdam diye..!
Öfke nedir bilmem ben
Keskin kırıklar olsa da
yaşam çizgisinde
Kök olan ek olur bir anda.
Bilirim ki;
’iyi ki’lerin
bir gün ’Eyvallah’ ile biteceğini.
Öpülen alnımın terini
ellerimle sileceğimi.
Çizdiğim patikada
dolaşırken ayak sesleri.
Yüreğim ellerinde tokalaşır
netametli sessizliğin.
Beceriksizce kaynamış
olsa da yaralar.
bakarım avuçlarıma.
Toplarım dağınıklığımı
alırım geçmişin kırıklarını
Unutulan elde yıkarım selamları
Kimseden tartı istemem
taşırım kendi ağırlığımı.
Ferdaca