7
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
1323
Okunma

Bahçe bostan fır dolanıp Gebze’yi,
Aldırmadan yarımına tamına,
Doldurmuşlar tam bir sepet sebzeyi,
Bakılır mı çürüğüne hamına?
Hane içi pırlantalar takarken,
Güzelliği görenleri yakarken,
Balkonundan Deliçay’a bakarken,
Güneş vurmuş gözlüğünün camına.
Aileden usul erkân almamış,
Konu komşu adabına dalmamış,
Neşesinden hüzne zaman kalmamış,
Vekil arar çekmediği gamına.
Ustasına bakmaz gözü çırakta,
Gezer durur gaileden ırakta.
Yeter ki sen söylenmeyi bırak ta;
Gölge etme Halep’ine Şam’ına.
Asil ağız tükrüğünü yalamaz,
Çıkmış sözü özür geri alamaz.
Gayri sazı bildiğince çalamaz;
Sazendesi akort yapar bamına.
Dolanırken ortalıkta velvele,
Kaçar gider tutuşarak elele.
Gidip baksam ayıp olur, sor hele,
Kar mı yağmış evlerinin damına?
DOSTLARDAN İNCİLER:
Sözü kuru benzer kuru çamına,
Kendi vekil, sözü başka nâmına!
Tiyatrodur; ağlar müşkül canına,
Perdeayak, dal’-yüzer saydamına!. .......kadiryeter
Eller değil, biz kirlettik, doğayı
Yetiştirmek, hayal oldu, boğayı
Domuz çoğaldı ya, kalmadı ayı
Kuşlar konmaz, ardıcına, çamına...........Aşık Lüzumsuz