1
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
784
Okunma
kirpik uçlarında yürüyen bir kadını sevdim
keskin bir bıçak gibi susuyordu
ve ertelenmiş bir mutluluğu arar gibi
bir rüzgarın sesine tutunuyordum
bitmek bilmez bir karanlığı saklıyordum içimde
acılar bitmek bilmez göğsümün derinliklerinde
yara geçmez, ömür çabuk tükenir
sevda yarım kalır, aşk ölür
insan nesli tükenir
şimdi tam şuramda bir yara var
kabuk bağlamış bir yara
yüzyıllardır orada duruyor sanki
ne iyileşmek biliyor
nede kanamak
öyle bir köşeye kıvrılmış
içimde bir yerlerde canımı acıtıyor
kızıl sancıları olan bir özlemdin sen
karanfil kızıllığında kanıyordu, seni özleyince kalbim
oysa şarapla kutsanmış bir kalp ağrısı taşıyordum
sanki çarmığa gerilmiş bir mahkumdum ben
alnımın orta yerinde kör bir kurşun izi
gözlerimde fırtınalar yırtılmış
şakaklarıma dolarcasına içimi döküyordum
el değmemiş bir acıya tüm kapılar kapanmıştı
bense ufacık bir ışık arıyordum
karanlık bir düşün içinde
rüzgarın uğultusundan korkuyordum
pencere, kapı gıcırdamasından
ayak seslerinden
köpek havlamasından
kuş seslerinden korkuyordum
çokça sevmek istiyordum seni
çokça acı çekiyordum
çokça özlemek istiyordum seni
çokça ölüyordum
herkes yüreğini yalnızlığa almış
sevmenin ne kadar güzel olduğunu zırvalıyıp duruyor
bense yalnızlığımı da seninle sevdim
ve sonra kıvrılıp kendi dizlerime
senin yerine de kendimi özledim
çünkü ben
senden sonra
hiç kendime rastlamadım bu kentte
sonra toprağı çatlatırcasına ağlamak istedim
gökyüzü maviliğini kaybedinceye kadar
kendi içimde kendime sustum
sen benim yüreğimde yaşayan
ama yaşadığın yerde olmayan bir şiirsin
sanki içimde bir bahar var
ama ürkek bir serçe gibi yaşamaktan korkuyorum
kirpik uçlarında yürüyen bir kadını sevdim
keskin bir bıçak gibi susuyordu
ibrahim dalkılıç
03.03.2018
21.45 izmir
5.0
100% (6)