2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
917
Okunma
bir sıradağ gibi çakılmışım toprağa
nefretim,ilgisini kaybeden bir çocuk
bir yerlerde bükülüp bükülüp
dirilmek istercesine ölürüm
merhametsizliğini sikayet ediyorum
dinlediğim uçsuz bucaksız şarkılara
ve
gecede yabancılaşmış ıslak bir yaprağa.
onca günah işlenir toprak üstünde
günahlarım utangaç bir tortu bağlar
nasıl bir değerdim ben öyle
vakitsiz kovdun
o toprak üstünde yüreğim ağlar.
her saatin bir sesi var;
yıldızların ışıkları,
dağların sessizliği,
bulutların izi,
kentlerin fırtınaları,
ilahların köleleri,
insanların yoketme savaşları
benimse sensizliğim var.
şimdi ne küçük şiirler yazıyorum
ne de başı göklere değen uzunlarını
içlerime atıyorum usulca
renksiz ve düşsüz bırakmasınlar
oraya kazdığım adını,
savaşlar olmasın üstüne
ve yakılmasın aşklar orada.
ansızın başlar sonsuzluğa yolculuk
bohçasında kurumuş bir sevgi,
geceden kovulmuş bir mutluluk hıçkırığı,
ve köpüren gladiyatör bir yoksulluk
bilet saatini beklemeden akan yağmurun
damlalarına tutunarak
göçüne takılır mutluluk kavminin
bense yokluğunun ırmaklarına.
Zeki Nurçin