20
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2990
Okunma

Bir düş sabahıydı yıllar
penceresinden bakarken yarınlar
tamirci kokusuydu babamın elleri
her gününü bize adayan…
…
babam ve dört şövalyesi…
en solda ki Mustafa
sıkı sıkı tutundu hayata
demirleri kavradı
çocukluğundan kalma alışkanlıkla
maden mühendisi olacağındandı belki
babamdan el aldı sanki…
siyah kazaklı ağabeyim Mahmut
dalgacı Mahmut, muzipti çehresi
mahalleli yaka silker
incecik parmaklarına saklıymış meğer
karikatürist oldu
hala çizer hayatın dramatik yüzlerini…
tişörtü beyaz olan en büyüğümüz
mülayim çehresiyle en kibarımızdı
deniz kokardı düşleri
epey uzun yıllar uzaktı Mithat
gemi seferlerinde geçti ömrü
arada gelir görürdük
unuttuğumuz masum yüzünü
hediyeler sererdi önümüze
bereketli elleri…
babam Muhsin Bey
mazot kokardı üstü başı
üstüpü düşmezdi elinden
her arabaya can verir
motoru saat gibi çalıştırırdı
derdi ki bize, bir gün
bizimde olacak çocuklar
okuyun bir araba alın bana derdi…
en altta oturan ben
en küçüğüydüm evin en haylazı
anlamazdım ne demek isterdi
okumak ne işe yarar aklım ermezdi
hala da ermez
ben pazarcı oldum
kısa yoldan yeşerttim hayatı.
bir gün bu fotoğraf
eski rüzgârlarla aldı götürdü
o eve o günlere
geçmişin önünde
o pencerede gördüm kendimi
arabada çektim önüne gıcırından
lakin babamın gözleri durmuştu çoktan
göremeden son nefesi…
babalar ve oğullardan
eski bir gülüş
kaldı o günlerden
ve motor kokusunda kayboldu
gözlerimin sesi…