1
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
969
Okunma
_ dün gece sabaha dek
kendi sisini yaratan kör lambalarla
karabasanları ışıtan alacakaranlık
baş başa yürüdüler
ak geldiler kara döndüler
onu alıp bunu verdiler
ayak uçlarıyla bastıkları verimli topraklarda
sinsice gününü beklediler
beslenip serpildiler
kurt kapanında kaldım da seyrettim öylece umarsız
dolandı durdu sabaha dek etrafımda gölgeler
bak işte saat altıya beş var
birazdan gün doğacak
şafak sökecek
_ çıkamadım bir türlü duvarlarından
başıma örülmüş bu mahpushanenin
avını kollayan sarman sessizliğinde
ayak seslerinin ritmini yüreğime verdiler
bir şeyleri koparıp ezdiler
aslında kaybettim bu savaşı daha çok eylül öncelerinden
puslu bir mayıs gecesinde bilmem nerede
sabaha dek baş başa yürüdüler
_gün doğacak şafak sökecek birazdan
elbet çekilecek çınarın uzayan filizleri
zulüm zindanlarından
bir de aydın türküsü tutturdum mu şimdi kendi kendime
anlatırım derdimi çanakkale / yemen türkülerinde
yeter bana kimseyle paylaşamadıklarım
en yücelerde gezen sarışın ruhum
ardımda bıraktıklarım
hele şöyle yiğitlenin
bir de efelenenin
gün ışığıyla aydınlansın yeter ki bu son gecem
elbet yağan bu yağmurlar
sizi de yıkar sakarya tepelerinden
_ zihin haritamı aldım elime yeniden
yıllar öncesinde bıraktığım yerden
sıcak bir ağustos sabahında yine kendimle kaldım
buraya kadar ah bu kahrolası yalnızlığım
söyle nerede benden aldıkların
eşreflerim / pusatlarım / uğurlarım
ıslak duvarların bıraktığı rutubette mi kaldılar
erdemsiz / karanlık / kalabalık dayıları
bir masanın başını tutmak sevdasına daldılar
ey kader ne diyeyim
islerde çürümüş kör bir çuvalla
bak yine yağılar etrafımı sardılar
_ yeter bu yalvaç sabrım
haykır be çelebim
bu haykırışlardadır umutlarım
söğüdün güneşinde uzansın kayı uzak asyadan
özgürlüğümdür bu haykırışların
5.0
100% (6)