1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1466
Okunma

Nereye akarsın böyle yalnız yalnız, yol mu şaşırdın
Kuş uçmaz kervan geçmez yer olmuş buralar, ses seda yok
Martılar da gelmez ki, deniz uzak, dağlar set olmuş önünde
Göçmen kuşlar geçecek üstünden, yakındır bekle
Bir birlerini sürecekler, dizi dizi gelecekler
Göçecekler başka ülkelere, hiç beklemeden
Bir gün gelecek ve ben de göçeceğim
Sararıp solacak, bu görünen beden
Dağlardan coşarak gelen, seller mi vurmuş seni ne
Suyun bulanık mı, yoksa algı mı düşündüğüm
Üstüne üstüne sürüklenmiş gibi, taş toprak
Balıklarını da alıp gitmişler galiba, bir hışımla
Boşalmış köyler, terk etmiş insanlar, yerini yurdunu
Yeşili yeşile bırakmışlar, seni sana emanet
Bu gün; güneşleri topladım senin için, al senin olsun
Sarılsın Sarmaşıkların, gölgesi üstüne vursun
Serinliğinde aksın suyun, köpük, köpük ve berrak
İşte yine geldim güller sunuyorum ellerimle sana
Ellerimle topladım...
Bilirmisin
Koynunda büyüyen o gülün vardı ya hani
İşte onu; ilk ben kokladım...
Fakat o gül gitmiş, kaybolmuş, yok olmuş
Zaman geçmiş, dikenleri kalmış
Şimdi o başka telden çalar, ben başka telden
Uçurumun kenarındayım, işte yol işte patika
Neler vermezdim ki ben, o ilk gördüğüm güle
Ve bu sendeki aşka
Ay karanlığa girince ve susunca dünya
Senin sesin yükselirdi, duyulurdu uzaklardan
Gürül gürül akardın vadilere, sonra kavuşurdun denize
Yıldızlar inerdi kahrından, düşerdi suyuna
Ve Ay ışığı, göletlerinde pırıl pırıl yakamoz
Dallar yaprağını titretirdi, dans ederdi koynunda
Şimdi seni dinliyorum ya ben, hemen yanında
O, genç ruhumla
Dünden kalan değilsin, lakin, yürüyorum ben sende dün gibi
Dolaşırım avare, kıyında kenarında
Deli deseler de bana, eyvallah, eyvallah, başım üstüne
Düşünürüm, konuşurum seninle, seni dinlerim
Şimdi üşüyorum sana, üşüyor ellerim, üşüyor yüreğim
İşte bu ellerim, bir delinin elleri ve ellerim koynumda
Sesimi kesecekler biliyorum, yakındır zaman
Düşme zalimin eline, düşersen, aman ha aman
Senin de suyunu keserler, bendini kuruturlar, dönmez çarkın
Kalırsın benim gibi çorak, ayaz vurur , kurak
Ölüm gibi bir şey bu yazdıklarım çizdiklerim, ruhsatsız
Ahlarım vahlarım var benim hiç bitmez
Geceleri; sıkarım kurşunu, paylarım, bir bir satarım analarını
Gündüzleri; yaralanırım silahım ruhsatsız
Hayatım ruhsatsız, yaşamım ruhsatsız, avareyim, deli divaneyim
Seslensem , ses versem, haykırsam duyulur mu sesim
Ne gezer, kim dinler, ben başı bozuk bir avareyim
Çağlardın bir zamanlar, sesin duyulurdu uzaklardan
Gülüşün ise, dibini dolduran kuyu ve kepez
Ayağı kaymıştı kıyından, çekmiştin koynuna bir kızı
Adı Nur du ve ölüme çok yakındı, an be an
Tap taze bir gelincik, boy vermiş bir fidan
Kardeşi gül kurtardı onu, tutarak elinden
Uzat ellerini abla uzat tutayım, bu çığlığı duydun sen
Bıraktın yakasını Nur’ un dayanamadın
Bıraktın sen onu, en derinlerinden
Sonra ben
Yeşilini keserken en yükseklerinden, gazabına uğradım
Yaprağı poyraza vurdu, çember çizdi bir halat
Şimşek gibi geçecektim vurulacaktı karşıya, senin üstünden
Sıyırdı ayağımın ucundan, ölümdü sonu
Paramparça olacaktı bu beden
Şimdi senden gitmek var ya
Alabildiğine uzak
Ve şimdi sende uyumak var ya
Sonsuza kadar kalmak
Lakin hepsi hikaye değil bunların, hepsi gerçek
Taşın bile durmaz yerinde, gider, yenileri gelir
Gelen arattırsa da, gidenin yerini
Ben gidersem, diğerleri gelir
Ne desem yalan, her şey yalan, insanlar yalan
Bir rüzgar eser, düşer dalından, sararan yaprak
Sızlar durur, zincire vurulur, ölüm der durur bu yürek
Bir gün olur, seni de alır, beni de alır, emer çeker içine
Bu kara toprak…
Ekrem SAYGI
05.08.2017 İKİZCE