3
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
865
Okunma
Ölünce
Kendi yokluğuma bile alıştım mira.
Diz kapağından öptüm yalnızlığımı.
En çok’ta
Her yara kabuk tutmuyor onu öğrendim.
Her nedense yağmuru çok sevdim.
Uykusuz geçen
gecelerin sabahında
çirkin bir kadını seyrettim aynalardan.
Yorgun bir yüzün tuvale dağılmasını gördüm.
Bütün hikayeler aynıydı.
Odalar dağınık.
Sandık içlerinde hayal kırıklığı..
Ve yorgun yüz hatlarım..
Ben yıllarca
Rutubet kokan bir yalnızlığın içinde büyüdüm.
Adımı anlayışım bu yüzden.
Artık ölüme bir çizgi daha çekiyor mısralarım.
Şiir yazmıyorum.
Kırık dökük hatıralar
Dökülüyor göğsümden.
İçimde sonbaharlardan kalma
Hüzünler yansıyor saçlarımın her zerresine..
Üşüyorum...
Parmak uçlarımda bin yıllık deniz.
Herşey okadar boş ve anlamsız ki,
Git gide bitiyor ve ağırlaşıyorum.
Yalnızlaşıyor ellerim.
Sonra kalbim.
Uzağım kendime
Dokunmak ne mümkün.
Şimdi göğe söylesem,
sığarmıyım içine?
Yahut yıldızlardan bir hayat dizsem
avuç içlerime.
Bir kere olsa gülsem.
Yakışır mı hüzün düşmüş şehrime?
Aldırma!
Yazdıklarım şiirden öte saçmalık.
Her neyse işte...
Özge Özgen
5.0
100% (4)