11
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
1163
Okunma

Soluk bir gökyüzü… en soluğundan ama…
Olukların sızıntısında teneşir paklayan sancılarla
Haşır-neşir ölümlü bir şiir;
Yine pervazında tutunacağım,
Yankıları mı yoksa duyulmazın… deme deme asla
Dedik de ne oldu mahiyetinde
Yorgun akşamların Tanrıçası
Bilindik sızılarım:
Ruhtan öte bir yolculuk beyan edilesi;
Gül ötesi bir güzellik yine Tanrı’nın armağanı.
Ha soldu ha solacak kaygıları,
Dikenleri içine batan aryaların kulak tırmalayan nidaları;
Hanidir gün bildiğim gecenin,
Gece dediğim şiir aşkımın,
Aşk dediğim görmediğim coğrafyalarda
Bayat ve metazori cümlelerin tadında
Çiğneyip de yutmayı beceremediğim erimiş sakızların.
Alı al moru mor bir kadın adeta
Hanidir kibri büyük boyundan,
Sandığında çeyiz bildiği ilk gençlik ateşinden bir anı,
Andıklarını anlamadıklarına ekleyip,
Dünün mizacını yarına yükleyip,
Yarınları da bedel bilip güne gömmek:
Hâşâ, yürek ne haddime,
Demenin nazarında kutsal bir rütbe işte
Bakir gönlün kanatlanmış şeceresi,
Dediklerine kanıp da aşklarının,
Aşk bildiği heybetli adamların ölümüne ramak kala
Gözlerini açtığı o lahitte saklı ne çok sır;
Ne çok ser;
Ne çok yalnızlık… çoğalmaya muktedir acılardan
Çıkıp da yola
Dalya demek mi yoksa henüz yolun yarısında?
Bir kehanet adını saklı tuttuğu;
Bir rivayet tadında meali bilindik bir imge
Hele ki Tanrı henüz koymamışken adını:
Bir batında hülya yüklü terane,
Tek satırda aşk adında ölümlü sayısız imge,
Bir minval belki de ölümün çaldığı her kapı
Yine şarkı tadında
Şiirden damlayan üç beş gözyaşı
Ve kapat gözlerini, dercesine şairin gizi,
Açmaksa beyit beyit yüreği
Yine sunumunda ne riya ne arsız bir eda.
Ölmek her gölgede
Doğmak yeniden boyutsuzluğun sancısını giyinmişken:
Sonda asılı baş bilip de ermezken nihayete;
Başıbozuk düzenin içine haykırdığı içli bir nida kadar
Şairin yükü bir kaygı
Bir de hüzün
Bir de aşkı bandığı en kayıp sure
Yine rahmetin durağı
Bir de bilinmezin girdabı
Üstelik düşkün bir kadın kadar zaaflarının himayesinde
Yazmaya meyyal soytarı kelamı aklarken hece hece.
5.0
100% (15)