17
Yorum
40
Beğeni
0,0
Puan
576
Okunma

bir şiir yazmıştım ağaç gövdeli, yitti
çiçek açmamış kayısı kaldı yerinde
koruma altına alınmış gibi, öyle dik
çiçeklenmiş elma, vişne, erik ağaçlarıyla
sarmaş dolaş, yeniden doğmaya muhtaç
kurumuş kollarını çiçekli dallara uzattı
öldüğüne inanmadı hiç kimse
bir şiir yazmıştım kuru kayısı ağacı yüzlü
her dokusunda büyümüş çocukların izleri
küçük ayakların büyük düşleri
tırtılken kelebek olurdu, ham iken olgun
uzaklara gönderirdi türkülerini
uzak yolun yolcuları susturur gıcırtılı motor seslerini
onu dinlerdi her çay molası, her umut
her dizede kururdu göz yaşları, hal
iyiye evrim geçirirdi yüzdeki her gölge
yerini alırdı gün arası bir tabak güneş, kaç yudum ay
sofrasında baş köşeye kurulurdu mutluluk
tadında kayısının, mayhoş eriğin
olgun bir insan inerdi ağaçtan aşağı
kulağında kiraz küpesi,
aklında, hiç büyümeyecek çocuk sevgilisi
taşırdı geleceğe ağzındaki buruk tadı
bakışı her gün yenilenen, eskimeyen günlere gebe
bu şiirde gözyaşları yerdi kendi kendini
26. 04. 2017 / Nazik Gülünay