9
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
800
Okunma

öylesine sessiz kal, sus ve durma çentikli zaman
insan eliyle düzelir ancak
bu süt dökmüş kedi gibi oturmaklığın
düğümünü açmak için usta isteyen
karı hiç eksilmeyen, ölüm kusan bu dağ
bu kent’ler, yol, insan
biz yarattık bu kırık kolları, acemi ayağı
dağın ç’engeline asılmış taze çiçeği az adımlar
bilmeyen’ler topluluğu yürüyemeyenler
ne vereceğinin değil, ne alacağının hesabını tutan
bir odanın sorgusu ne kadar çok bilse ki
ağlamanın, gülmenin defteri kalın
yazılır gelmiş geçmiş günahın
bu günler hiç birimizin üstüne uymadı
üstümüzden dökülen bol uzun elbise
çoğu yolcular burayı seçti
seyirci, ya da gelip- geçer olmak için
varlığın üstüne imza attılar hiçken
ölümsüz bir ruh vermedi Tanrı bile
sıradan insanlar gelip, oturup geçtiler
tünelin ışıklı ucu görünecek diye bir yerde
bir asmanın altında tüm aile
gölge tapuluymuş anladılar
herkesin boyuna göre uzar gölgesi
varsın diye sana yöneldim
insan kılçığın durdu boğazıma
boynuma sarıldı yokluğun..
24. 04. 2017 / Nazik Gülünay
Arkadaşlardan:
yokluğunda çiçekler eski rengine büründü
sessiz, renksiz, boğum boğum bir uğultu
bu duyduklarım gördüklerim
ve göremediklerim
yokluğunda ellerim nereye gizler sesini ...
Irmak Yosunkent