7
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
862
Okunma
Köşede huzur dolu bir ev var
ardında eski bir ev
yanında yıkık bir ev var
aralarında dolaşıp ayağımı bastığım
hala sağlam topraklar
gülüşü yalnız kalmış han çatısına karşı
bağırışlarım var en çoğundan
çeşitli şırıltılar,çokça iteklenen çocuklar
yağmur yağıyor gözlerine çapraz
inen sular var,yükselen bulutlar
sürgünde bir gün beş çarpar şakaklarıma
seni sevmek güzel şey
bir ölüyü toprağından öpmek gibi
izlemek bir kadını çırılçıplak
öyle ayıp,öyle aciz bazen
yoluyorsun saçlarını toprağın
bir metropol çığlık atıyor
gök gibi gebeleniyor bulut karnı ağzında
korkmuyoruz yağmurun konuşmasıyla
daha çok evimiz var böyle huzur dolu
aralarında hala koşturan çocukluğum var
risale kapakları taş ile kırılmış
dokunamuyorsun tohum gibi yapışmış toprağa
ebedi ahşap soluyor suntalaşıp
çalkalanan sokaklarda korkuyor ürkek bir beden
aşk kurtaracak bizi,sevgi kurtaracak akıp boşalan kalabalıktan
yıldızlar döküldü seccadesine ağlayan bir kızın
ilk kez kanadı mahşeri
kaynar,kaynar bir anne gibi
karanlık odalarını yumruklamak gibi bir şehrin
ardında eski bir ev var
koridorlarında beyaz giyinmiş kadınlar
baharı var bu evlerin
ürkek otobüs köşelerinde kalmış ve sıkışmış bir köşeye tekrardan
evrensel kadınların türküsü, şöförün yorgun saçlarını tarıyor
çapa yapar gibi orak çeker gibi
çıplak ayaklarımızı kaldığı yerden soyarak
bayatlamış somunların peşinde koşan kadınları izleyerek
bir soygun sofrasında kalarak
daracık eller bilirim bir cebe sığmayacak kadar
hepsinin üstünde taş,toprak,memleket
bebekliğimi yutan bir ev var.
’Mart