2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
929
Okunma
iki yakası bir araya gelemeyen
tren raylarıyla örülü kalbimin çeperi
ve her nefeste acılı bir fren sesi
ama hâlâ yaşıyorum bak Berrecan
bu şehir can soğuğu
bu şehir kesilmeyen bir yaradır tırnak uçlarımda
cilâlanmış bileyli acılarım var benim
neleri gömdüm alnımın mezarına bilsen
sonra meçhul bir sükûnla
en ıslak ağrıları kuruttum ellerimle
kaç şehir efsanesine dönüştüm
kaç şahmeran çıktı yürek kuyumdan
benden iyi maktûl olur demiştim
unuttun mu Berrecan
şımarık kolej çocuğu gözleriyle
git yada kal demenin zamanı değil artık
ıslah olmaz cerihalar gibi
yıllar da eskiyor yollar da
hayatın kırılgan ziftli duldalığında
bin cürmü yüklenerek
Bişr-i Hafi’nin çarıklarını bıraktığı yerde
izini sürüyorum Berrecan kayıp gözlerinin
dinmek bilmeyen sancılar taşıyorum
ilk gazisi benim aşkın
dahası var mı dahası dâr-ı beka
bir savaş yarasıdır çektiklerim
öldürmeyen Allah öldürmüyor Berrecan
dışarıda şubat soluğu
içimde efkar birikintisi
içimde nefes nefes sen
ihlal edilmiş kaidelerle
ilk neşteri şairan kendine vurur deme
bana çıkar bütün uçuk faturaları
ama sen içerdeyken
fuge late tace nâ-mümkün
escape yok
lâ mefarr Berrecan
ne Nastasya ne Salome ne de Katyuşa
ki uhrevî notalarla
zalım bir türküdür gözlerin Berrecan
derin mümbit yüksek doğurgan
yanyana duruyor bütün zıtları evrenin
ben Büyük Sahra kadar soğuk
sen Sibirya gibi sıcaksın Berrecan
birden bir ızdırap bir hukuk
fakülteden vicdan-ı beşerden
Nehludov’dan Raskolnikov’dan
sonra bir diriliş eylemiyle
belki yenilgi belki zafer
belki sen Berrecan
sustukça herşey
yazdıkça hiç bir şey
Zafer Şık
evasıt-ı şubat 2017
5.0
100% (3)