1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
840
Okunma
Ne kadar ağırsın hüsran
gözlerimin ceninde ki acılar gibi
yurdumun yükselen bayrağındaki kızıl yalnızlık
ceplerimi ilk bakışlarında saklarkan
avuçlarımı yakıyordum ısınması için kaderim
neylersin yıkılışın adındaki yağmalarımı
adına uyaklamak
redifi kaçmış ağrılardan sararan yıldırımları
ufkuna taşınıp taşınıp
yorgun adımlarla yollarında ölmek
istemek,bir martıyı kanadından tutup
bende uçmalıyım senin gibi demek
yaşlanan gözlerindeki yaşları silip
tekrar ağlatmak küçük bir yüreği
avuçlarında ömrümü taşırdın ki
ömür bileylenirdi gözlerinin kızıl kahverengisinde
ölürdüm kanım karışırdı beyaz tenine
uçurumlar özgürü bir failin
uykusuz gecelerinin katili olurdu gözlerin,
gözlerin ki onlara ağır bir vuslattan satırlanıyorum
yollarım ikindi yağmurlarını yatsılara mesken tutuyor
gündüzün başlangıcı gecenin ağırlığını çoktan tetikliyor bile
Muhal kirpiklerinde sanki annem,
annem ölümün surlarında geziyor
hüznü ağır basıyor
yürek kırgınlıklara yalnız bakıyor
yaşsız gözlerindesin annemin,
annem sonunda ağlıyor,
ve annen seni uçurumlarımdan alıyor
’teşekkür ediyorum ona’
Yağmalayıp hüzünleri
bozgunluklarda yıkılan şehrime kaçırıyorum ağıtlarımı
bir gözyaşı ölümü tetiklerken
vurgun yiyoruz kara kıştan
Ankara yine soğukluğunu esirgemiyor
ve birden bir ayaz bütün yalnızlıklarımı daha bir karamsar yaşatıyor
Uykunda ölen bir gece vakti
hüznü eşref saatlerinde uyutuyor uyumayan şair
nice şairler görmüş insanların beynindeki tek soru
bu şairin uyku vakitleri niye hep çıkmaza varıyor?
5.0
100% (6)