9
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
2086
Okunma

Susan zamanlardaki varlığın
olmadığın zamanlardaki hiçliğim de
öldü saatlerim
gece gitmez sabahlar
korkulan mecburluklarda kaldı yine
gidişini aldım
onu hayatımın baş köşesinde
umutları yalnızlığa prangalayan
karamsar bir şairin ceplerine koydum
ellerim üşüdü...
Küsülen yarım kalmışlıklarda
adından çıktığım yollar vardı
ve senin karanlıklarında yolun sonu hiç görünmedi
karanlık oldu tek dostum aydınlık diye benimsediğim yarınlarında
dünlerin saat bilmezliği
ve seninle geçen her anın yadı
ah ellerin!
şimdi hangi diyarlarda gözlerinde kayboluyorum?
ağlıyor musun sende dışarda yağan yağmur gibi?
ben de çok özeniyorum bulutlarına,
ah ellerin!
gitme kal
susuşlarımda...
Şimdi susuşlarının özlemleri bile var be sevgili
korkunç dakikalar geçiriyorum yazarken
ama silerken gönlüm ölüyor
ölü bir gönülde hazan aramaya kalkıyorum
gözlerinden düşen yapraklar mezar taşımı süslemek istiyor
şimdi yeni bir bulut yanaşıyor gökyüzüme
ağlamak istiyorum
oysa ölüler ağlayamazlar,
Baksana!
gökyüzümde aydınlık ne kaldı ki?
ah gidiyorsun şimdi!
ölüm gibi
tatsam ruhumun zihiri korkaklıklarından
kaçsam bileklerine
ve tutsam yine sen diye sensizliği
bu sefer atlardım herhalde gönlümün mezar taşlarından içeri...
Uçurum gibi bir şeydin
ama düşecek bir boşluk bile yoktu
hayatının yaralarından içeri.
5.0
100% (17)