16
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
2842
Okunma

Bir şiire düştü yolum bir de sessizliğe:
Büründüğüm huşu kadar da ikbalsiz seyri ömrün,
Hani içtiğim demli çayın yanında iyi giden
Densizliği şu dizelerin.
Ve üzerimde asılı bir yorgan,
Aşkın büyüsünde urgan mahiyetinde
Özümsediğim düş/üş/ler,
Demelerle geçen ömrün
Payidar bekçileri aslında
Amansızlığın sızısı.
Derlerdi de inanmazdım dercesine,
Kanayan dizlerime dokunan eli annemin
Belli ki, hala çocuk yanımdan mes’ulüm:
Hiç sevemeyecek gibi başlayıp da güne,
Mahrem bildiğim matemi büründüğüm
Adeta çamaşır dolabım iç sesimin askısı:
Tıkış tıkış olmak mı maharet
Yoksa kambersiz düğünmüşçesine
Astığım duvağı mı baş tacı yapmalı?
Asılsızlığın yongasında nasıl bir cürüm,
Sonsuzluğun yakasında nasıl bir iz?
Sorularla muhatabım
Ve ismi olmayan hayallerimi peşkeş çekiyorum evrene:
Sağalttığım acılardan da mesulüm ve mağdur.
Kılmadığım namazlara yanıyorum en çok,
Ellerimin kirine aldanma sakın.
Ensiz düşlerimde büyüttüğüm bir gelincik misali,
Sararıp solmaya meylettim madem,
İçtiğim iksiri yudumlarken
Boğazım nasıl da düğüm düğüm.
Bir mermi bir yafta;
Bir tümce ve bağnaz bir imge:
Aldırma sen bana hem de asla e mi?
Alışkınım ben ölmelere,
Kim bilir ne zaman doğarım yeniden…
Ve rahmetle andığım şaire son sözüm:
Al sen de beni koynuna,
Bu dünyaya çok fazlayım.
Değerli abim M.F. Ünalan hocama çok teşekkür ediyorum.
5.0
100% (23)