17
Yorum
49
Beğeni
5,0
Puan
2308
Okunma
Hatıralarımı
söyleyin yağmura içime içime yağdırmasın
kopuk çiçeklerin âhı ellerimde
sararken isyanı siyaha karalarım...
bir masa aç hele gururum, şöyle can kenarı olsun
acıyı seyreylerken ben
gözlerime anılar sade dolsun
kahveme biraz da keder kat
falımda ölüm az şekerli ifâkat
yorgun bir sonbahar ertesi
kar kokusu sobalarda
ölü dumanlı bacalardan tanıyorum öfkeyi
şefkat
misket yanığı küçük avuçlarda
küskün kalpli dudaklarda izmarit dostluğu
söyleşirken camdan cama begonyalar
plakta sessiz çığlıkların lâl soluğu
umut satıyor yine üç noktalar
mazinin mavisini özlüyor kalemim
rengini ararken göldeki kuğu
esir mi düştü muştular hüznün lahzasına
ki çözemiyor kördüğümlerimi
yeni sözlerdeki o efsunlu buğu
avcumdaki bütün izler kapalı
silindi kendimize ayırdığımız bizli zamanlar
’kaybolan yıllar’ şarkısında dans ediyor ayrılık
tüm yaşananlar rüya
keza
kağıt denizlerde boğuluyor vuslatlar
ölgün bir ankayım hâlâ sığlarda
affetsin beni bed’duâlarım
gözlerimde ağırdan kayan yıldızlar
bileğimde intihârlarım
ellerim aciz toplamaya
çatladıkca sabrından umut taşlarım
kurak bir toprağı öper gibi dudaklarım
kâlbim uzaklara hibe
kar yanığı cümlelerim, ömür ıssız çile
içimdeki çocuğu da avutamıyorum
sesim sessizlik içinde
hayal kurmak duâymış, kırıkları işkence
bir âmin lutfedilsin n’olur
dinsin ağrısı kanadında düş kuşlarımın
açılsın penceresi hira’mın
gün aysın
bahar gelsin zemherime..
5.0
100% (30)