7
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
2151
Okunma

Puslu bir sabahın iç cebinde zulalanmış
narasını attı gökyüzü
Umut giydirdiğim bir geceden
uyanmıştı düşlerim
Çığlıklar utandı kutsal bir alfabeydi
dilimde lisan
Mührü lâl eyledi bakışı nazar sevgili
Suçlu bir söylemin soluksuz kalmış busesi
Yağmurunda ıslanan dudaklar masum
Şimdi sürgün yemiş bir mahkûmun
telaşına b/ulandı kelâm
İhtişamlı sözler biriktirmiştim oysaki
Kaç asır oldu zamanın arafında asılı adım
Küsmeyi değil sevmeyi aşıladım ruhuma
Zapt edemediğim bir tutku gibi saklıyorum
varla yok arası bir güncede
Çaresizlik mi bilinmez bir cümlede vaki
Şimdi gri bir gök tavanı hıçkırıklar dilimde
Sağıyor gözlerim sağanak denen yağmurları
Hep bir hüzün demliyor yüreğim
efkârı zâr ediyor
Böyle insafsızca gitmelere alışık değil şiirler
Sahi kaçıncı şiirin bercestesi
mevsimi anımsatan gözlerim?
Ötesini düşünmeden
sevda içinde kayboluşları iliştiriyorum yok yerine
Bir naz edişleri sığdıramayıp gidişine
Birde sol yanıma bıraktığın hasretine
Bir veda bile etmedin ya iklim bile ağlar oldu bendeki hayaline...
Nuray AYHAN...
5.0
100% (16)