22
Yorum
32
Beğeni
0,0
Puan
2920
Okunma


Dağ yıkılmadan gürültüsü tasavvur edilemez...
O sımsıcak bedeni buz gülü sarıyordu
Üşüyen ellerini öperken görüyordu
Eyvah onu gusl için ellerimle ben soydum
Eyvah nemli toprağa ellerimle ben koydum
Gitti asırlık çınar kapkara bir tan kaldı
Koptu küçük kıyamet kuru bir hicrân kaldı
Dağ gibi bir adamdı alnı secdesinden ak
Abdest almak isterken yanına çağırdı Hakk
Hani dağ yıkılmazdı evet yıkıldı dağım
Koptu dünyayla olan pamuk ipliği bağım
Gayrı eyvah vaktidir vaktidir evet bu an
Yalnız dağ yıkılmadı yıkıldı bu Kehkeşân
Hava zehir su zehir yerde çıplak bir naaş
Tükendi doksan yıllık çileyle dolu telaş
Zemin çöktü üstünde beden adlı taş kaldı
Kuru göz pınarında kimsesiz bir yaş kaldı
Sinem târ-u mâr oldu üç metrelik kumaşta
Muzaffer’in heybeti yankılanıyor boşta
Ömrü Kur’an yolunda hibe eden ey nefer
Bu gün vuslat vaktidir seni bekliyor zafer
Evet, o dağ babamdı içine doğru hasret
Ya geride kalanlar üç beş kemik biraz et
Kırıldı sol kanadım kanatsız yar’a düştüm
Makberî’ce buz gibi kaynamış hâra düştüm
30/10/2016..pazar_______________ Makberî