Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Devran Yılmaz
Devran Yılmaz

Yağız At-Devran Yılmaz

Yorum

Yağız At-Devran Yılmaz

( 4 kişi )

6

Yorum

4

Beğeni

5,0

Puan

1632

Okunma

Yağız At-Devran Yılmaz

Yağız At-Devran Yılmaz


Fabrikadan çıkma hülyalar
Gezinirken benliklerde

Kumardı mı benliğinde
Somalı bir işçi?

Hayatı boyunca kazanamayacağı parayı,

Bozuk para gibi harcandığını.

Düşlemedi mi?

Torun Center’in on işçisi

Asansörün onuncu katında

Gazetelerde ve ekranlarda gördüğü türden bir yaşamı.

Oysaki onların o süslü yaşamları

İşçinin alın teridir

Bizlerin hayatları ve hayalleridir

Onların bozuk para gibi harcadıkları.



Ey tarihin yağız atı,

Sür şimdi yönünü o altın çağa

Süslü laflarla

Yürümez artık peynir gemisi

Her şeyin sahibi ve yaratıcı olan halkımız



Elbet çekip alacaktır

Tereyağından kıl çeker gibi

Sahip olduğu her şeyi

Çekip alacaktır beyinlerini

Süslü laflarla güzelleştirilen bu vahşetten

Ve zengin olma yalanından kendini

Ey tarihin yağız atı

Sür şimdi yönünü o altın çağa

Karanlığın ve yılgınlığın ulama sesleri

Yıldırmasın seni

Pencerelerden sokaklara yayılsa da

Bir dalga gibi sarsa da ruhları

Karanlığın ve yılgınlığın o çirkef sessi

Çocuklar dahi artık sussa

Kral çıplak, diye bağıramasa da

“ÖZGÜRLÜK “diye haykıracağım

Son bir umutla…

Sustura bilmek için

Korkuyu ve yılgınlığı,

Egemenlik kurmuş yüreklerde ki

Yılgınlığın o çirkef sesini…

O sıcak düşlerin sıcaklığına inananlarla

Bir şölene katılır gibi

İşçi tulumumla

Sunacağım bedenimi
Ey tarihin yağız atı,

Sür şimdi yönünü o altın çağa…

Sanma ki yaşamak istemediğimi;

Sansardan kaçan bir tavuk gibi

Toprağı yaran bir filiz gibi

Yârin dudaklarında durdurulmak istenen zaman gibi

Durmaksızın sızlayan

İnce bir yara gibi

Sevmekteyim yaşamı.
Ey tarihin yağız atı

Kim söyleye bilir yaşamı sevmediğimi?

Ölüm satır aralarında sıradanlaşırken,

Bir misketin yuvarlanıp kaybolması kadar

Basitleşmişse, YURDUM ‘da ölüm

Kim suçlaya bilir

Bu uğurda kahramanlığa kalkışımı?
Ey tarihin yağız atı

Biliyorum sevmesin kahramanlık masallarını

Bakma bana öyle

O özgür insanın memleketinde bu korkunç bir günah sayılır …

Elbet ayrılır

Kendi çıplaklığında doğrular



Kavgada yalnız bir er olmalı

Zulmün tiranları yıkılırken

Yeni tiranlar kurulmamalı



Ey tarihin yağız atı

Sür şimdi yönünü altın çağa

Karanlığın ve yılgınlığın ulama sesleri

Yanıltmasın seni

Hangi kavga da eksik olmuştur

Korkunun ve yılgınlığın, söylevci takımı…

Ve nerede görüşmüştür

Mevsimi gecen bir dikenin soluk aldığı.

Ve miladı geçmiş bir düşüncenin

Yeninin ve güzelliğin karsında kavga kazandığı.

Etkin bir yanardağ gibi

Patlamaya hazır bekleyen öfkemiz

Buzullar gibi katlanmış acılarımız

Elbet taşıyacaktır bizi o altın cağa.
Dillerimiz de közlenen duygularla

ihtilale kalkışan şiirlerle

insanlığın ortak düşü

Düş olmaktan çıkacaktır.

Şairler, mısralarıyla

Ressamlar fırçalarıyla
Selam dururken tan kızıllığına..

Üstelik ben de biraz şair sayılırım.

Habercisiyim o günlerin

Tanımasınız sizler beni
Bende tanımam kendimi
O altıncığı yaratacaklar içerisinde

Sıradan bir erim ben…
Dilini kaybetmiş köylerden,

Duymayan şehirlerden,

Gülmeyi unutmuş evlerden geldim

Asırlardır gün yüzü görmeyen

Bir coğrafya doğdum

İşte bundandır tüm çırpınışım,

Etkin bir volkan gibi yakarışlarım.
Kelimeleri yan yana dizişim

Gene bundandır bunca kâğıt israfım

Uzun uzun ve sıkıcı…

Ama yine de şair sayılmaktayım
Çekip almaktayım

Sizler göğe bakarken.

Ayaklarınızın altında ezilen her şeyi,

Ayırt edilmez çıplaklığın da

Sunarken sizlere…

O altın çağda,

Belki de korkunç bir günah sayılır

Ama şair olmak düştüyse yazgıma.

Yazmalıyım.

Şiirle sarhoş olanlar

Şiirle yaşayanlar

İsterseniz

Çarmıha gerin şairliğimi

İsterseniz yakın tüm yazdıklarımı


Muhakeme edilmez

Tek bir şey varsa oda

Gönülden gönülle akan sevdamızdır

Kim aksine söylüyorsa yalandır
Hani şu memeliler

Kutsal sevdalıları içinde barındıranlar,

Onlar dahi çöpte dolaşan

Küçük parmakları görmezden gelirken,

Kim iddia edebilir

Bizden daha kutsal sevdalarında var olduğunu?

Yakışıklı ve güzel

Dökülürken toprağa pul pul,

Bir bukle gibi sunulan bedenler

Ağır bir günah gibi

Taşırken böyle bir sevdayı.

Unutabilir mi belleklerimiz,

Tarihin değirmenin de öğütülen

Onca acıyı.

Sırtını fravunlara dayan

Eşek anırmasından bet sesleriyle

İki ayaklı tarihçilerden başka.
*

Ey tarihin yağız atı, kim söyleyebilir

Alamut’un unutulduğunu,

Düşüncelerin ve inançların yanında

Sarayların da var olduğunu?
-Bir kahkaha sesi

Tiz bir sesle

“Saray mı kaldı, ey şair bozuntusu

Nerede o kral ve firavunlar,

Kral olmakta elinde köle olmakta.

Sen iyisimi bırak bu boş işleri,

Kral olmak için salla küreği,

Bak bana iki çocuk büyüttüm

Seni ahmak herif’’

Açlıktan kemikleri sayılan yaşlı adama

Gösterdim parmağımla;

Çağımızın o modern görünümlü,

Kana susamış, kravatlı firavunlarını.

Bizim alın terimizi nasıl bozuk para gibi harcadıklarını.

Gösterdim; cahillik akan paçalara,

Açlıktan kemikleri sayılan o yaşlı adama…
Ey tarihin yağız atı,

Sür şimdi yönünü o altın çağa.

Bugün olmasa da yarın direnecektir

O yaşlı adamda.

Kutsallık atfedilen firavunun bekçilerine karşı

spartacüslerden kalma haklılığımızla,

Elbet kavzayacağız bu cağı.

Şablonculuğa düşmeden,

Yaratacağız elbet o altın cağı…
Ey tarihin yağız atı, sür şimdi yönünü o altın çağa.

Bakma bana öyle,

Bu sefer kurban edilmeyecek

Bürokrasinin çarkına,

Alın teriyle kutsallaştırdığımız

Nasırlı ellerden fışkıran o kutsal vatanımız…

Sür şimdi yönünü o kutsal vatana.

Bakma bana öyle yağız atım,

Sende en az benim kadar

Düşmansın savaş tanrısına.

Açlık bir kement gibi sıkarken bir çocuğun midesini,

Kim söyleyebilir, savaşı bizlerin başlattığını?

Ve hala firavunlar belirlerken kahramanları ve teröristleri

Tarihçiler dayarken sırtını firavunlara,

Gazeteciler emir alırken firavunlardan,

Yargıçlar yargılarken ana sütü kadar temiz

Bir o kadar kutsal değerleri…
Sevmezsin, değer yargılarını da

Savaş tanrısının ellerinde ki köz ateşidir onlar,

Güçlünün elinde bulunan silahtır.

Oysaki o altın cağda,

-o özgür insanın memleketinde-

Bizim kemiklerimize de basa basa

Atacaklar kahkahaları.

Onların kahkahalarında;

Elbet ayrılacaktır her şeyin ulu orta soyulduğu, bu cağda

Laf cambazlığıyla gizlenen suçlar.

Ey yağız atım sür şimdi yönünü o altın cağa,

Bizden selam götür o özgür insana,

Merak ederlerse eğer,

Onuncu köyün çocuklarını
Kelimelerin anlam değiştirdiği bu çağda

Gülümsediğimizi söyle,

Zindan gibi bir karanlığın içinde

Işık olmayı becerenlerle.

Dilenenlerin o bedhah sesine

Bizi aç bırakanların ekmeğine yağ sürenlere…

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (4)

5.0

100% (4)

Yağız at-devran yılmaz Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Yağız at-devran yılmaz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Yağız At-Devran Yılmaz şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Işık  Mehmetali
Işık Mehmetali, @isikmehmetali
4.11.2016 21:45:34
5 puan verdi
Uzun ama etkileyiçi bir şiirdi.........kutluyorum
Kalemin susmasın
___________________________Selamlar
Nilüfer Sarp
Nilüfer Sarp, @nilufersarp
4.11.2016 17:34:14
5 puan verdi

KUTLARIM HOCAM KALEMİNİZ HİÇ SUSMASIN NİCE GÜZEL ESERLERE İNŞAALLAH
İsyankâr devrim
İsyankâr devrim, @isyank-r-devrim
4.11.2016 01:08:22
5 puan verdi
Zindan gibi bir karanlığın içinde

Işık olmayı becerenlerle.

Dilenenlerin o bedhah sesine

Bizi aç bırakanların ekmeğine yağ sürenlere…
Çok güzel yazmanız daim olsun Devran Hocam
Mehmet Kılıçel
Mehmet Kılıçel, @mehmet-kilicel
4.11.2016 00:58:10
5 puan verdi
Anlam ve anlatım güzeldi hocam yüreğinize sağlık tebrikler saygılar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL