23
Yorum
46
Beğeni
0,0
Puan
2193
Okunma

Gel, çevir bakışlarını gözbebeklerime;
Hani o, onlarca kez kaybettiğim hercai gözlerini…
Paramparça bir ayrılık hediye etmiştin ya
Alacakaranlık kuşağında giderken…
Her gidişin, bakışlarından izler biriktirdi tenimde.
Dalgalar serpilirken ayın üstüne
Sabahları gördüm aydınlanırken yüzün.
Gel, çevirme bakışlarını benden,
Gözlerinin en koyusunu ört üzerime
Rüzgârın üflediği bir serinlikte…
Paramparçayım, katran rengi bu akşam.
Küsme! Kim ısıtır, kim okşar beni sonra?
Gözyaşlarım akarken bakma öyle!
Çılgınlık sıkıca sarılmış düzene…
Nasıl da büyüttü masallar hepimizi?
Kaç kadında sevdin beni?
Kaç yangından çıktın dingin?
Az sessizlik yetiyor ikimize bilirsin.
Sessizliğin gürültüsünü dağıtmaksızın sus!
Kumsalı yok bu yalnızlığın,
Acılarımız için limanımız yok!
Daha kaç zaman hazanda döküleceksin?
Seni bekleyen bahar yok,
Bu yolun çıkarı hiç yok…
Tutunacak dalı bulamadan uçurum bekler
Yitirdiğini sandıklarını ve seni…
Gel küsme, içimde büyüttüğüm çilem.
Ağustos sıcakları biriksin yüreğine.
Saçların değerken ürpertsin çıplak omuzlarımı.
Gel, bu katran karası gecede ölmemeliyim.
İçime çizdiğim nü, dokundukça büyüyen yaram…
Süzülen yelkenlere bak enginlerde
Sarmaşık kırmızı gülleri kokladıkça…
Ya çiçek açtıysa erikler?
Her bahar biraz daha aşığım;
Güneşli sular gibi gülüyor yüzün.
Adını söyle dudaklarındaki tüm çiçeklerin.
Gel, küs gitme böyle.