0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
841
Okunma
üşüdü ellerim
tenim ve kalbim
oysa nasırlı ellerimde bir gül duruyordu
sonra şehri bir kış sardı
her yer beyaza bürünmüş
her yer soğuk bir rüzgar gibi
bam teline dokunuyordu sevdanın
sevda ki
bir şiirin iç kanaması gibi
ateşe veriyordu bütün mısraları
bütün cümleler öksüz kalıyordu
her saat kendi ekseni etrafında dönmekteydi
bu nasıl hızlı bir ilerlemedir
bu nasıl bir döngüdür
yaranın kanadığı yerden vuruluyordu kuşlar
kanadından vurulur gibi
her yaranın kabuğu benmişim gibi
her dokunan bir parça can alıyordu yüreğimden
bir kerpetenin tırnağını etinden ayırması kadar acı
ve karanlık bir kuyunun içinde
aydınlığa hasret kalmak kadar sessizdi
sanki kör bir zindanın içinde
paslı bir kapı gıcırdamasını özgürlük sanmak kadar
bir ben susuyordum
ürkek sesimle
sonra bir türkü çalıyor radyoda
içinden eşlik ediyorsun
türkü bitiyor
içine soğuk bir demir parçası saplanıyor
sonra çok uzaklara gidiyorsun
ve bir daha geri dönemiyorsun kendine
bir taşa başını yaslıyor
bir beton yığınına
bir duvara
sonra ötekine
sonra göğsünde büyük bir boşluk
göğsünde boş mezarlar
göğsünde ihanet dar/ağacı
ellerinden tutuyorsun
ellerin ellerine çok uzak
bir özlemekten daha çok ölüyorsun
çırılçıplak yağmurlar yüzüne vurdukça
sevda kuşatıyor bedenini
soyunup içine giriyorsun
susuz bir nehirde boğulurcasına
ibrahim dalkılıç
29/10/2016
23:00 izmir
5.0
100% (2)