1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1437
Okunma

1
Unutulurken,
Epey zaman önce terk ettiğiniz
küçük bi Umut’tum ben
artık gözlerinizde bile yeri olmayan.
Oysaki gezegeninizden de büyük
bi şehrim vardı benim
Telaşsız rüzgarları, kavgasız denizleri vardı şehrimin,
Kaygısız mevsimleri, uçsuz bucaksız ormanları vardı
Benimse her daim tutulmaya uzanmış ellerim vardı
Hiç küsmeyecek gözlerim.
2
Bir kış günü,
Gökkuşağından fırçama damlayan renklerle
boyadım yağmur yüklü bulutları.
Uçurtmaları kuşlara yoldaş gökyüzünü
mevsimlerin en aydınlık tonuna boyadım.
Denizi gökyüzünün en koyu tonuna.
Düşen çocukların dizleri kanamasın diye
taş kesmiş ne varsa ayıkladım birer birer
Çim tohumları serptim toprak kokusunun üstüne.
Çerçevesiz tablolar astım sokaklarına.
Çiçeklerle bezedim her bir köşesini.
Kahkahalar şehrimin sokaklarında ayak sesleriydi.
Bacası tütmeyen evleri
anlatılmamış masalların ıssız kahramanlarına emanet ettim.
Ne zaman ki biri çayını yudumladı,
yanına bir parça güneş bıraktım
sıcak kurabiye niyetine.
Herkes adını kendi seçerdi benim şehrimde.
Her ad yeni bir hikayenin ilk kelimesiydi.
Mesela dün adım Yıldız’ken
Bugün Güneş’ti.
Yarın Gökyüzü olacaktı.
Ve bir gün yeniden Umut olacağımı söylemiştim.
Benim şehrimde bir çocuk el açtığında duaya
uykusuz kalırdı melekler.
Ben şeker koyardım avuçlarına
bir çift gülen göz amin olurdu.
Benim şehrimde her çocuk
bir gün mutlaka kahraman olurdu.
Ve her kahraman gururdan madalyonunu
bi kuşun boynuna asıp gökyüzüne salardı
şehrimin üstü nazar boncuklarıyla donanırdı
Benim şehrimde her duygunun nefesten bir şarkısı olurdu.
Bazen keşfedemediğiniz notalardan
Melodiler mırıldanırdım
Bazen uyku mahmurluğunda bir flüt sesi
tiz notadan sıçradı mı
kulağınızda bir çınlama
yine adınızın anıldığını sanırdınız.
Bencilliğiniz işte,
Biri adınızı anıyor.
Biri sizi anıyor.
Anılmak yalnızlığa nasıl da iyi geliyor değil mi?
Oysa ki şehrimin şarkısıdır
kulağınızda çınlanan
nasıl da anlamadınız.
Ve siz rüyadayken
ben bir ay çekirdeğine sığdırdım şehrimi
Kimse görmedi.
3
Bir yaz günü,
Elimde kağıt kalem
dayadım sırtımı asırlık duvara
kurşun kalemin ucundan çıkan harflerle
aydınlık şehrin satırlarında yol alırken
şehrimi yalnız bırakıp
karanlık bir rüyaya daldım
Uyandığımda mevsim kıştı.
Boyumdan büyüktü duvarlar.
Tel örgülerle çevriliydi sınırlarım.
Bir avuç kar sıyırdım duvarın dibinden.
Kokladım.
Ay çekirdeğim kokmuyordu.
Kağıdımda kara cümleler
Yeni bir sayfanın içinde
Soğuk beyaz bir şehirdeydim.
Yapraksızdı ağaçlar
Dallarında buzdan sarkıtlar
Donmuş bir rüzgardı buğu
Ete kemiğe bürünmüştü soğuk
Benim şehrim bu kadar üşütmezdi.
Bu şehir sessizdi
Bu şehir yorgun
Bu şehir yalnızdı
Bu şehir sahipsiz
Yazdan kalma ihtiyar bir karınca geçiyordu önümden
bu şehir ona emanetti
Telaşlı, aceleci adımları
Adımları kardan yanıyordu belli ki
Sırtında ay çekirdeğinden
yüklü bir tabut
göç ediyordu şehrim gözlerimin önünden.
Ellerim donuk
Ellerim güçsüz
Ellerim bileklerimden kesik
Ellerim uzanamadı ayçekirdeğimi kurtarmaya
bakakaldım ardından.
"Şehrim bir karınca yuvasında talan edildi" dedim
Ağladım.
Yas tuttum.
Hiç kimse inanmadı.
Hüseyin Gökmen
05.10.2016
5.0
100% (1)