1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2457
Okunma

kanat yaratıldı
çizgilerde kaybolmak gerekiyordu bazen
evet
bilhassa düşkün olanlar için
özgürlüğüne parmaklarının
...
parmakların dedim
ne kadar da narindi öyle
dokunduğu yeri alevlendirse de
ukala kızıl ırmağı andırırdı
ukala dedimse
sadece düş güneşinin saklandığı zamanlarda...
nihayetler yetmez sızıntıları kapatmaya
başlangıçlar da hakeza...
evsizler vardı
bir de eşsizler
ellerinde dünya topacı tutan neşesizler...
deli saçması diyorlar biliyor musun
sanki ben tersini iddia ediyorum da
haşa
sadece parmakların diyorum
ne kadar da güzeller...
gelinliği vardı gelinciklerin
yavrularını eteğine toplarcasına
tanımsız kalmışlara annelik eden
oysa ben merhametinden isimlendirirdim tek tek
terk edilmiş topraklarda kılardım
vakitsiz bir sürü namaz...
kafası karışık diyorlar hatta
cümlelerden manasını çıkardıkları kadarıyle
yargıya vuruyorlar
sanki ben aksini iddia ediyorum da
haşa
parmakların diyorum
ne kadar da güzeller...
sıcak memleketlerden soğuk esintiler geliyor sonra
anlıyorum ki bu insanlardan yapılmış buzullara çarpan
asi nehrinde pişmiş kor kütleleri
tıpır tıpır düşüyor gözlerime
hayır ağlamıyorum
görseniz de inanmayın
haşa
ben ağlamam ki
aksine hep güleçtir yüzüm
hatta bazen öyle gülerim ki
parmakların diyorum
ne kadar da güzel...
gökyüzünde siyah bir örtü
damlaları tutuyor
aşağı da hasret ile beklerken yapraklar
mavilik de çaresiz bu azaplı tabloya
ya evine ekmek götüren karıncalar
bacaklarında renkler tutan arılar
tatlı renkler
siyahını merhamete getirmeye çalışan...
en parlak bakışları seçiyor
ön sıraya oturmaktan hiç haz etmezdik küçükken
arkalar hep en samimi en güvenilir yerlerdi bizim için
parmak kaldıranlardı bazen en uyanıklar
ama seçen hep bilirdi bunu
bildiklerinden bana öğretenler
bilmediklerini öğrenmek istemeyenler
sıralara yazılar yazılırdı
bazılarımız resim çizerdi
genellikle sevdiği kızın portresi
sırf bu yüzden yüzlerce kağıt buruşturulup çöplere atılırdı uzaktan
girdiren kazanırdı mutluluğu
belki binlerce ağacın kesilirdi dalları
sırf biz aşık olduk diye
hatta daha da küçükken
kalem açma fasıllarımız olurdu çöp kutusu başında
ne kadar da heyecanlanır ve mutlu olurduk
koşuşmacalar olurdu
kim nereye koştuğunu bilmezdi
belki sadece koşmak bile mutlu ederdi
küçük onlarca insanı
ne kadar da yakındık tebessümlere
parmakların diyordum değil mi
çok güzellerdi biliyor musun...
çok görme bu kadar abartılı düşkünlüğümü parmaklarına
mesela her sabah uyanıyor gibi yapıyorum
sonra ruhumun üzerine yorganı iyice örtüp
gün ışığı terk edene kadar saklıyorum
siyahı çok seviyor çünkü
en değerli vazoları kırıyor
sessizce ayak parmaklarım üzerinden
tonlaması bozuk beyazlara doğru ilerliyorum
asırlardır böyleyim
sırtımı soğuk duvarlara verip
saklıyorum saklanmışlarımı
parmaklıklar ardındayken ellerim
...
can-i
5.0
100% (1)