43
Yorum
86
Beğeni
0,0
Puan
2075
Okunma


Bazen sadece ruhunuz alır kalemi eline
yazdığı kendisidir , anlattığı siz....
Unuttum Anne,
yüzümdeki şefkat izinin sıcaklığını.
karyola ucunda Tanrıya açılan dualı minik ellerimi.
kapı önünden simit aldığın simitçiyi dahi unuttum...
Biz bağ bozumu sokakların,
salkım salkım yoksulluğunu arşınladık hep.
ve sarhoşluğunun şükrüne aldanıp,
umut diye,çıplak ayak,
yalancı rüzgarlara savurduk uçurtmalarımızı...
Söyle nesini seveyim !...
Uzatsam ellerimi,
bir kaç adım,
bir kaç isim sonra dokunacak parmaklarım,
siyah beyaz,
pencereden bakan hüzünlü, sarışın çocukluğuma...
istemiyorum bunu,
sevmiyorum, zihnimin çıkmazındaki
zemin kat, rutubet kokan odalarda,
ömür boyu müebbet ,seyri sefer gezmeyi...
Sanki tufan yutmuş nefesimi.
alabora olmuş, boğuluyor cümlelerim.
garabet bir müşkülpesentlik değil bu !...
aklımın her köşesinde,
yıpranmış, bildik fotoğrafların,
iz düşümü, nevrotik bir travması süregelen...
Bitişlere alışkın,
ödünsüz iyimserliğime paydos verdim.
Müsade et...
Bir çay içimi ,
sıcak bir hoşça kal deminden sonra,
şifresi iğrenç ellerin tecavüzünde yoğrulan,
bu kentten gideyim anne...
Gideyim ki ölüm bir adım önde,
yaşam bir adım arkada,
ben ortalarında kaybolayım...
Hadi beni vedalara sar...
dip köşelerde ağlayan,
içime kaçıp sığınan bu kar serçesini,
yüreğimin kördüğüm kafesinden,
azat et mavi bir göç zamanı...
ve,
Göklerin vaad ettiği sonsuz mutlulukta
kül rengi, tül kanatlı özgürlük koy adımı
Dilek USTA (Bir garip hezeyan)
Şiirimi güne taşıyan seçki kuruluna, Edebiyat defteri yönetimine ve yorumlarıyla sayfamı taçlandıran şiir dostlarıma yürekten teşekkür ediyorum..