14
Yorum
46
Beğeni
5,0
Puan
1959
Okunma

"Kentimin bütün yağmurlarına karışan kokun yok mu,hiçliğimin en görkemli hazinesi"
...
Babam yüreğinle avuturken
Ondört Şubat hüznümü
Tüm çığırtkanlığımla nasıl da koşmuştum ellerine
Ahhh merhâmet fışkıran
Öpülesi, tapılası ellerine
Bir gece yarısı -hatırla
Say ki
Uyanmıştım beni Aşk’la öptüğün o yerde
Üzerimde yağmurundan kalma ıslaklık
Yarı aç
Yarı çıplağım
Dilenirken gözlerim çocukluğumun kanayan diz(e)lerini
Dillenirken üstümdeki toz, toprak, çamur
Ve kuzine sobasına uzatmışken moraran parmaklarımı
Kardeşlerimle bölüştüğüm aşımız
Fokur fokur kaynarken odun çıtırtılarının nağmeleri ile
Ahhhh benim alınteri şefkâtle akan yarim
En güzel yorgunluğum
Gece gün’eşim
Şiirimin efendisi
Şımarıklığımın en şirin alfabesi
Kalbimin kutsal sevinci
Ömrümü ömrüne ilikle
Ki, kimse çözemesin şiirlerimizin mutluluk şifresini
Ve bütün kurguladığımız şiirlerde Aşk varsa
Nefesimiz ısıtıyorsa çocukluğumuzun ahşap evlerini
Huzuru içiyorsak sadakatin nü’lü seyehatnamesinde
Bütün okyanuslar diz çöküyorsa önümüzde
Özlemek de güzeldir özlenmek de
Yeter ki sonu kavuşmak olsun aynı göğün eşiğinde
Şimdi
Bir dilek tutalım
Mavi-mavi boncukları dizelim cennetimizin ömürlük bahçesine
Ben turuncu yağmurları yağdırırken sinene sinene
Sen gökkuşağından taç ç’al saçlarımın bitimsiz senfonisine...
Nagihan ERGÜL
5.0
100% (31)