7
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
1477
Okunma

Yüzümdeki çığlığın dili olsa
boşaltılıp yakılır bu köyler bu kentler
bu kansız bekaret zinciri birbiri ardına yırtılır
Sokak başına üç tel saç bıraktım
dün sarardı bugün ağardı
ağrıma gitti
gözyaşımı kurutup saklıyordum
elimde bir tutam tuz birikti
Uzattım dilimi yaladım yalayabildiğim kadar...
Yaşıyorum öylesine
Böyle olmaz
beni müsait yerde bırak
Burkuldu burkulabildiği kadar içim
Beni gün içinde sev
dün içimde kaldı
Hıçkıran çocuklar boyu yürüdüm
Meryem oğlu İsa çarmıhta
ve İbrahim henüz koyulmuş mancınığa
Ger gerebildiğin kadar bu ipi
Vur vurabildiğin kadar çiviye...
Bu et ez ezebildiğin kadar yine et
Bu kan iç içebildiğin kadar yine kan
bu ölüm oruç bozmaz
bu küfrü iftara sakla
ye yiyebildiğin kadar
Bu sofra bugün kurulmadı yarın kaldırılmaz...
Hüzünlü bakireler yolu kapatmış
sızının hakkını vererek sevişiyor gözlerin
yarın yokmuş gibi yapabilmeli bazen
Dokunmadan da çırçıplak kalabilir insan
yüreğimde büyüttüğüm bu tufan
ha koptu ha kopacak
taş duvar örüyor Osman
gün sayıyor
Bu duvar yıkıldı altında bir yetim kaldı
Hızır yetişene öksüzlüğüne ağladı...
Yüzümdeki çığlığın dili olsa
Elim parçalana kadar yumruklardım ben bu aynayı.
İçimde gri gemiler
bende bir deniz hasreti günlerdir konuşuluyor
Titanik
sallana sallana
batıyor
Anjelik ölemeyecek kadar güzel
güzel olamayacak kadar ölü...
Bak bu ip ger gerebildiğin kadar Kabil dölü
Sarhoş pezevenk iniltileri eşliğinde
vur vurabildiğin kadar çiviye...
Çiğerlerim su topluyor
çiğeri beş para etmez gevezelikler gölgesinde çürüyorum.
Hıçkıran çocuklar boyu yürüdüm
hıç/ kırıktan ölmez kimse
Bir avuç umut değilmiydi zaten şiir...
Birazdan çay koyar
tütün sararım
aklıma geldikçe bazı içer sızarım
Bu benim sıratım
Kıldan ince kılıçtan keskin
Sırrına vardım...
5.0
100% (11)