5
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1235
Okunma

Yükseldikçe kuş kafesinden göğsün inceliyor telleri ömrün
İçerlemiyorum bu sessizliğe
Bilakis sağır ediyor beni bu çığlıktan çoğrafyada aşk...
Sana kaç kere söyledim
henüz dilimin ucundan gitmiyor tuz tadı
Aç kaldıkça
Mercimek söylüyorum sürekli kendime
sana ezogelin
Abanıyorum ekmeğe
Bayat ekmeği tuzla servis ediyorlar artık...
Ben sana senin ellerin nisan kokuyor diye birşey söylemedim
Bunu söyleseydim keşke.
Evet ayaz düşüyor avangart şehrin kömür bacalarına
Girinti ve çıkıntılarını saran tüle kayıyor gözüm
Herşeye rağmen insanız işte
Bacak arası müphem lümpen eften püften fısıltılar eşliğinde
terliyor ve soğuyor ten
Veyahut bağırtılar ne farkeder.
Şonuçta bu gece de ölmedi ölmesi gerekenler
Zaten dünya
Ölmesi gerekenler için cennet ölenler için hiçbir şey
Unuttuğum tüm güzel kadınlar için
son bir manifesto yazayım diye uyanıyorum günlerdir
Bir bomba patlıyor yaşıyor musun diyen mesajlar uğulduyor kafamın içinde...
Uyarılıyor kaburgalarımın içinde birşeyler
pervane perşembe Pervin
Ölmek için ne kadar kötü bir mevsim.
Bozuk dünya bozuk insan
neşter
ispirto
iğne iplik
morfin
kabuğu kaldırıyor biri
Basıyor tuzu basıyor çığlığı
Ben kimseye senin kadar çok sevmedim diye
bir şeyler söylüyor yalın ayak bağıra çağıra...
Sağ ayak serçe parmağında biraz morluk
geçen yazdan hatıra...
Gir içeri üşüteceksin
Çık dışarı bozmadan yalnızlığımı...
Burada
Artık
Türküler bile kirleniyor
sazın teli kopmuş
sözün hikmeti küfrü kadar değerli
Suyun tadı bayat
İlginçtir herkes aşktan
Kimileri dinden
Birileri milletten
Öbürleri devrimden dem vuruyor
Bizde bunca yalanın arasında ölmemeye çalışıyoruz işte...
5.0
100% (9)